Dün Girne Tapu Dairesi’nde eylem ve grev vardı…

Tek bir sendika grev yaptı ama diğer sendikaların da hayli ilginç açıklaması oldu bu konuda!

Her zaman olduğu gibi sahte vekaletname olayında da ülke bir karpuz gibi ortadan ikiye bölündü…

Kimi noteri suçlarken kimi de çalışanları suçluyor!

Ama Kamu-Sen, Kamu-İş ve KTAMS’ın dünkü ortak açıklamaları epey manidardı…

İşte açıklamadan o bölüm;

“Noterin yaptığı usulsüzlüğün tapu memuruna mal edilmesi ne kadar doğrudur? Ayrıca böyle bir suçlama getirildiyse memurun yaptığı işlemi kontrol edenler nerede? Böyle talihsiz bir olayda arkadaşlarına destek vermek amacı ile mahkemeye giden çalışanlara ‘gitmeyin sizin de başınız belaya girer’ diyen ilgili amirin hiç mi suçu yok?”

Doğru bir sorudur bu…

Birincisi memurların yaptığı işlemleri kim denetliyor!

Öyle değil mi ya…

Her memur kafasına göre iş mi yapar yani!

Hangi daireye gitseniz ya da bankaya bu işler hep amirin imzasıyla sonuçlanır ve tasdik edilir…

Sonra yine daire müdürünün diğer çalışanlara arkadaşlarına destek için mahkemeye gitmeme çağrısı yapması ne kadar doğru bir davranıştır!

Yoksa kendinin bu konuda bildiği ama kimsenin bilmediği başka şeyler mi vardır?

Bu sorular çoğaltılabilir ama asıl konumuz da bu değil ki!

Ama yine de amirin bizim bilmediğimiz başka detayları bildiği şeklinde duyumlar da gelmeye başladı en azından bize bunu bilmek bile yeterlidir sanırız…

Çalışanları en fazla öfkelendiren şey arkadaşlarının elleri kelepçeli olarak mahkemeye götürülmüş olmalarıdır…

Çünkü empati yapmışlardır!

Ailelerini, çoluk çocuklarını göz önünde bulundurmuşlardır…

Bizde duyarsız bazı basın organları bu tür resimleri hiç kapatmadan çarşaf çarşaf yayınladığı için hem zanlılar hem de yakınları ağır travmalar yaşayabilmektedir!

Polis onlara bir ayrıcalık yapıp kelepçe kullanmasa ne olurdu…

Diğerlerine haksızlık diyenler de var, aksini söyleyenler de!

Yine de bu konu polis yetkilileri tarafından hassasiyetle incelenmeli ve belki de yeni kararlar üretilmelidir diye düşünürüz…

Bu arada bazı hukukçu arkadaşlar dün arayarak bizi uyardı…

Sonuçta 3 kadın çalışan halen zanlı konumundadır ama bunların serbest kaldıktan sonra tekrar işlerine gönderilmeleri ne kadar doğru bir karardır!

Burada Kamu Hizmeti Komisyonuna da bir takım sorumluluklar düşüyor…

Çünkü ortada yasalar vardır!

Yapılan yanlış ya da işlenen suç dairede işlendiğine göre çanlı çalışanların yine aynı dairede iş başı yapmalarının da bir takım sorunları beraberinde getireceğini düşünüyorlar…

Soruşturmanın selameti açısından da en azından incelemeler bitinceye kadar, yine yasalar çerçevesinde zanlıların bir süreliğine oradan uzaklaştırılmalarını düşününler de yok değil…

Sonuçta şimdi gözler bu çok ses getiren olayda sadece noter mi suçlu yoksa çalışanlar mı suçlu, ya da her iki taraf da mı suçlu bu tartışılırken, usul hatalarına da fazlasıyla dikkat etmek gerekir!

MERAKLI KÖŞE?

Surlariçi ne kadar güvenli?

Adli olaylardan filan bahsetmiyoruz…

Olası bir büyük yangında Lefkoşa Surlariçi’nin ne kadar güvenli olduğunu kastediyoruz!

Zira geçmişte bu bölgede büyük yangınlar yaşandı…

Medyada yayınlanan uyarılardan sonra itfaiye bu bölgeye özel o zamanın Lefkoşa Polis Müdürlüğü bahçesine bir itfaiye aracını nöbetçi olarak kodu ve bu yıllardır devam etti!

Ancak kim niye böyle bir karar aldı bilmiyoruz ama itfaiye arıcı buradan kaldırıldı…

Surlariçi’nin yapısı ve yolların boyutlarını da düşünerek itfaiyenin bu bölgede ekstra önlemler alması hiç de yanlış olmayacaktır!

Sonradan diz dövmemek için…

Niye yok!

Eski Sağlık Bakanı Filiz Besim, ilaç deposunda biriken ve çöp haline dönen 90 kamyon dolusu ilaçlar hakkında açıklama yaptı…

Tabi ki sorun sadece onun değil, gelmiş geçmiş tüm ilgili bakanlarındır ama bu iş için imha yerinin ya da ya da bir tesisin olmamasını gerekçe göstermek ne kadar doğru bir savunmadır bu da tartışılmalıdır!

Gelen şikayet ediyor giden şikayet ediyor anlayacağınız…

Ne yazık ki kimsede görev sorumluluk alma duygusu kalmamış artık!

Sorumlu kim?

Yılların deneyimi Göksel Saydam dün sordu…

İlaç konusunda meydana gelen maddi zarar nedeniyle birilerinden hesap sorulmayacak mı diye!

Yerden göğe kadar hakkı var ama…

Saydam’a sormak gerek!

Şimdiye kadar devleti zarar uğratan, vatandaşın vergilerini savuran hangi devlet yetkilisinden hesap kitap soruldu ki…

Bizim en büyük sorunumuz da zaten budur!

Denetlememek ve hesap sormamak…

Bu mantık devam ettikçe de aynı tas aynı hamam devam edecektir…

MESAJ KUTUSU

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, masanızın üzerinde bulunan DAÜ soruşturma dosyası konusunda ‘unutturulacak’ şeklinde ihbarlar yapılmaya başlandı. Umarız bu konuda yanlış bir politika uygulayıp da hem YÖDAK kararını heba etmez hem de DAÜ’deki yanlış yönetime geçit vermezsiniz!

Sayın Mehmet HARMANCI, TDP içinde ‘Harmancı’ seslerinin iyice yükseldiğini biliyor muydunuz? Bu konuda biraz fazla sessizsiniz ama birkaç haftaya kadar parti içinde imza toplanmaya başlayacağını da bilmenizde yara görüyoruz…

Sayın Mustafa AKÇABA, yılların ihmali ve hesap kitapsızlığı nedeniyle elde kalan ilaç ve kimyasal maddeler konusunda soruşturma başlatmanız ve sonuna kadar gitmenizi isteyen mesajlarınız geliyor. Zira vatandaş kelle almadan rahat etmeyecek gibi görülüyor!

Sayın Aziz KAYA, Gemikonağı sahilinde yıllardır devam eden ışıklandırma sorununun yine devam ettiği ve şu sıralar kordun boyunun yarısının aydınlatmasız olduğu yönünde şikayetler geliyor. Hazır festival günleri gelip çatmışken köklü bir çözüm üretin deriz!

Sayın Anmet DARGIN, Lefkoşa ve Gönyeli’de ikamet eden vatandaşlar son günlerde elektrik akımının ansızın yükselmesinden doyası elektrikli araçlarının bozulduğu ve zarara uğradıklarını belirtiyorlar. Bu konuda kurumun bir bütçesi de var değil mi?

Sayın Süleyman MANAVOĞLU, teşkilatta yeni bir sistem değişikliğine gidileceği ve artık akademi okumayanların da önünün açılacağı yönünde bir çalışma yapıldığı konuşuluyor. Umarız bu uygulama alaylı ve okullu kavgasının da artık bitmesine neden olur…

Sayın Kudret ÖZERSAY, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yapılan anket çalışmaları da gösteriyor ki şu anda sağ kanatta diğer adaylardan bir adım öndesiniz. Bu durumu avantaja çevirmek de artık sizin bundan sonraki icraat ve taktiklerinize kalmış gibi görülüyor…

Sayın Oğuzhan HASİPOĞLU, Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda henüz resmi bir açıklama yapmadınız ama bu konuda çeşitli söylentiler yayılmaya başlandı. En iyisi daha fazla kafalar karışmasın diye açıklayın ki siz de kurtulun meraklı kesim de…

Sayın Turan BÜYÜKYILMAZ, GKK ataması konusunda yaptığınız açıklama sadece kamuoyunda değil sizin partinizde de bir takım eleştirilere neden oldu. Sanki de dozu çok iyi ayarlayamadınız değil mi? Bir dahaki sefere aman daha dikkatli olun deriz…

Sayın Bülent DİZDARLI, bir otelde başınıza gelenler ve bunu yansıtma şekliniz epey ses getirdi gibi görülüyor. Demek ki bir daha aynı otele giderseniz boynunuza bir de tabela asmayı unutmayacaksınız demektir. Bu arada ücretsiz sağlık önerileriniz de memnuniyetle karşılanıyor…