Dönem dönem sosyal medyada siyasiler tanınmaktan bahsedip, show yapmaktadır. Oysa ki, gerçekte tanınmak için hükümet edenlerin ülke adına bir arpa boyu yol kat etmediği yıllardan beri bilinmektedir. Böyle bir yatırımları da, söylemleri de hep askıda kalmaktan öteye gitmemiştir. Mesela ben yabancı bir ülkeye gittiğim zaman o ülkenin kültürünü, insanını, hükümetin işleyişini anlayabilmek ve tanıyabilmek için şunlara dikkat ederim. İlk önce havaalanındaki yolcu işlemlerinin ne kadar en yeni sistem ve hızlı bir şekilde yapıldığını gözlemlerim. Ardından, alandan çıktığım anda gideceğim hedefe kadar yol boyunca trafik düzenine, çevre temizliğine, doğal güzelliklere odaklanır ve ülke ile ilgili analiz yaparım. Daha sonra gezip gördüğüm, alış-veriş yaptığım yerlerde, yerli insanların yabancılara bakış açısını ve gösterdikleri samimiyeti incelerim. Şimdi gelelim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti denilen bu ucube yapıyı bir yabancı gözü ile inceleyelim. Ercan Havalimanı chek-in kontrolleri hangi yıldan kalma bir sistem bilemiyorum. Ancak, çağa uygun olmadığı kesin. Alandan çıktığınız anca bir insan kalabalığı, bir araba karmaşası gözünüze çalan ilk manzaralardır. Ve bu araba kalabalığı, çevreye gelişigüzel park çıkış noktasından hayli uzaklara kadar gözlemlenmektedir. Yonca kavşağına varıncaya kadar etraftaki kötü kokular burnunuzu delip geçer. Bu mesafede çevre güzelliği namına hiçbir şey görememeniz de ayrı bir durum. Işıklandırma her yerde olduğu gibi burada da zayıf. Gelelim bir de kara sınır kapılarından Lokmacı Barikatı’nın bulunduğu bölgeye. Bir kere burada düzen diye hiçbir şeyin olmadığı yol içine doldurulan masa ve sandalyelerden belli oluyor. Zaman zaman burada da etrafa yayılan çirkin kokular duyulmaktadır. Ayrıca, geçiş noktalarında ülke kültürüne ait hiçbir görsel güzelliğin olmayışı da dikkat çeken bir durumdur. Neyse ki kapıda chek-in görevi yapan memurların güler yüzü ve yardımseverliği buraya artı bir puan kazandırıyor. Bunun dışında söylenebilecek güzel bir söz bulamıyorum. Hele o restorandan etrafa yayılan gümbür gümbür arabın yalellisi müzikler için yorum dahi yapamıyorum. Ülke kültürüne ne kadar ters bir durum. Bir de Metehan sınır kapısına göz atacak olursak, güneyden kuzeye geçişlerde insanların ilk dikkatini çeken eğer akşam saatleri ise, zifiri bir karanlığın içerisine dalıyorlar resmen. Çembere kadar uzanan yol ise adeta deniz dalgası gibi, arabada sallana sallana seyahat edersiniz. Yine burada da çevreye dair doğal bir güzellik görmeniz mümkün değil. Bu yazdıklarım basit ama gözle görülen ve ülkeye gelen bir yabancının ilk karşılaştığı ve gözlemlediği konular olduğu kesindir. Hal böyle iken efendiler, sizler atıp tutmaya devam edebilirsiniz. Ülkenin gerçeklerinden sadece birkaç geçiş noktasından ülkeye gelenlerin ilk görebilecekleri konular üzerine, kısa bir özet geçtim. Dilerseniz iki adım öteye güney komşumuza geçin ve bu konular üzerinde bir inceleme yapın. Aradaki farkı o zaman gözlemleyebilir ve anlayabilirsiniz. Kıbrıs’ın güneyi Avrupa yakası, kuzeyi ise geri kalmış bir taşradan ibarettir. Siz de tanınacağız diye hayaller kurmaya devam edin, nasılsa hayal kurmak bedava. Vesselam.