Gelişmiş dünya ülkeleri, küresel ısınmaya ve buna bağlı olarak gelmekte olan ekonomik krize dikkat çekerek, konu hakkında sürekli haber sunmakta ve alınacak önlem ve tedbirler konusunda bilgilendirme yapmaktadır. Şüphesiz, son yıllarda mevsimlerde kayma olduğu gözlemlerimiz arasındadır. Kurak geçen kış ayları, yağmura hasret kaldığımız zamanlar ve orman alanlarımızın giderek yok edilmesi ülke olarak yaşadığımız ve görmezden geldiğimiz sıkıntıların başında gelmektedir. Kuraklık sorunu her geçen yıl biraz daha büyümektedir. Ancak, ülke ve hükümet olarak bu konular üzerinde çalışmalar yapılmadığı gibi, ne gibi önlemler alınabileceği hususunda da yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığımız aşikardır. Değişen mevsimler ile birlikte kışın baharı yaşar olduk. Yağmur damlacıklarının toprağa düştüğü zaman bıraktığı kokuya hasret kaldık. Ama yine de, yeşil alanları göz kırpmadan yok etmekten vaz geçmedik. IPCC’nin (Hükümetlerarası iklim değişikliği paneli) yapmış olduğu bir açıklamada, küresel ısınmayı dengede tutabilmek için, ilk yapılması gereken işlerden birisinin de yeşillik alanları çoğaltmak, mevcut orman arazilerini daha da ağaçlandırma yaparak genişletmek yönünde olmuştur. Ve yine bu konuda yenilenebilir enerjinin ön plana çıkarılması, fosil yakıtları teşvik etmemek ve enerji verimliliğini artırmanın yanı sıra, karbon salımına “kirleten öder” prensibi çerçevesinde yaptırım getirmek gerekliliği vurgulanmaktadır. Tüm bunlara ilaveten, naylon ve plastik maddeleri, günlük hayatımızda giderek çok daha az kullanmak zorunda olduğumuz gerekliliği ve çevre konularında daha duyarlı ve daha bilinçli olmamız konularında sürekli bilgilendirici açıklamalar yapılmaktadır. Gelin görün ki tüm bunlardan memleket olarak bi haberiz cümlesini kullanmayacağım ama, uygulamaya geldiğinde tüm bunları göz ardı etmekteyiz. Bir kere kabul etmeliyiz ki, toplum olarak bilinçli olsak da uygulama sıkıntısı yaşadığımız kesindir. Zira, bunlar için ne bir zorunluluk yapmamızı gerektirecek yasalar, ne de uygulamadığımızda verilecek bir ceza kuralı vardır. Aslında toplum ve ülke olarak rastgele yaşıyoruz. Medeniyetten uzak, herkes kendi görgü kuralları çerçevesinde, sıradan yaşıyor. Nerden bakarsanız bakın, ülke zaten suçluların, kaçakçıların, mafya babalarının ülkesi olmuş. Bu yüzden dünyada yaşanan sıkıntılar, gelecekte bizi bekleyen zor yaşam koşulları, ekonomik krizin dibe vurması, fakirleşmek gibi konular, ülkeyi idare ettiğini sananların gündeminde hiç yoktur. Unutulmamalıdır ki, Rusya-Ukrayna savaşı halen daha devam etmektedir. ABD ve Çin bir savaşa girer mi, girmez mi tartışması sürekli gündemde yerini korumaktadır. Tüm bu sorunlar dünyada birçok dengeleri yerinden oynatacak ve birçok ülke bunların getireceği olumsuzluklardan nasibini alacaktır. Peki, sizlerin deyimi ile, bu yüce devletin çok milliyetçi ve büyük siyasileri, ileride yaşanacak kuraklık, kıtlık, açlık ve ekonomik kriz için görüş alış-verişinde bulunup, alınması gereken tedbirler konusunda beyin fırtınası yaptınız mı? Yoksa, her konuda olduğu gibi, bu konular için de çözüm üretecek yerin “Anavatan” olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bence bu konuda dersinizi iyi çalışın. Çünkü, yaklaşmakta olan sorun tüm dünyayı vuracak. Ve herkes kendi başının çaresine bakmak zorunda kalacak. Vesselam.