Levent Özadam - Mesaj Kutusu

[email protected]

Yıllarda beridir tartışılan bir konu…

Ülkedeki okul ve cami sayılarının kıyaslaması!

En çok da eğitim sendikaları bunları gündeme taşıdı…

Son verilere göre de 160 okul ile 212 cami olduğu söyleniyor!

Buna son olarak özel sektörün yaptığı okul sayısını katmıyoruz…

Cami karşıtı filan da değiliz!

Zira bu konuda politikanın Güney’deki kiliselerin yoğunluğu nedeniyle belirlendiğini çok iyi bilenlerdeniz…

Müslüman bir ülkede elbette gerekirse her köyde bir cami olacak!

Buna da itirazımız yok…

Burada bizi esas ilgilendiren konu ülkedeki okul sayısıdır!

Öyle okul sayısı cami sayısını geçsin diye de bir düşüncemiz yoktur…

Arz-talep meselesi karşılansın başka bir şey istemeyiz!

Camiler de hele Atatürkçü çağdaş din adamları cemaate namaz kıldırsın, hutbelerinde Atatürk milliyetçiliğinden şaşmasınlar, daha başka ne isteyelim ki…

Okulların bir çoğu ki bu yüzde 80 oranında deniliyor, eğitim 1974 öncesinden kalma binalarda verilmeye devam ediliyorsa işte bu bizim en büyük ayıplarımızdan birisi olarak anılacak ve anılmaya devam edecektir…

Bu hazıra konmanın, basiretsizliğin kendisinden başka bir şey değildir!

Ülkemiz siyaseti hep kolaycılıkla bu günlere gelmiştir…

Sonuç ortada!

Şimdiye kadar hiç yapılmayan deprem sonrası yapılmaya başladı…

Komiteler kuruldu, okullar denetlenmeye başladı!

En yenisi 50 yıllık bina…

Okul yöneticileri, okul aile birlikleri yıllarca bağırdı, okullar dökülüyor diye!

Biz şimdi uyandık…

Hele de bazı bürokratların okul gezilerine sadece gülüyoruz!

Bürokrat adı üstünde bürokrattır…

Bina güvenliğinden ne anlar!

Hem de ortada çok sayıda gönüllü uzman olduğu halde…

Burada bir empati yapmak gerek…

Siz olsanız Rum’dan kalma 50 yıllık okulda, hem de deprem acısı yaşanırken evladınızın bu binalarda eğitim almasını ister misiniz?

Buna olumlu cevap verecek tek bir veliyi bile bulamazsınız…

Burada önemli olan yaşananlardan ders alacak mıyız yoksa almayacak mıyız?

Zira bizim unutmak gibi kötü bir özelliğimiz var…

Hem devlet hem de vatandaş olarak!

Kötü günler çabuk unutulur çünkü balık hafızalıyız…

Peki ders almak ne demek?

Camiler yapılsın da bundan böyle yeni okullara çok ama çok daha fazla önem verilmelidir…

Bedeli de ne kadar ağır olursa olsun!

Konu sadece devlet okullarıyla ilgili değildir…

Zira deprem sonrası bazı özel okul velilerinden de şikayetler gelmeye başladı!

Buraları devletin değil ama orada okuyan çocuklar, çalışanlar ve elbette öğretmenler de bizim canımız ciğerimiz…

Devlet yüzünü oraya da çevirmek zorundadır!

Hiç gecikmeden özel okullarda da denetimler uzmanlar eşliğinde başlatılmalı ve gereği yapılmalıdır…

Devlet buralarda da kendini gösterip, denetleyen görevini üstlenmelidir!

Yeni facialar yaşanmasın diye…

Ha keşke yıllar önce başlayan cami furyasına okul yapımı furyası da başlatsaydılar!

Dersimizi aldık mı işte onu bilemiyoruz…

Ama geçmişte yaptığımız yanlışları hele de deprem faciasından sonra bir kez daha tekrarlamak, en büyük yanlışımız olacaktır!

Dünkü meclis oturumu…

Mümkün olduğu kadar izlemeye çalıştık!

İzlemez olaydık…

Yemin ederim ki yüzüm kızardı bizim siyasiler adına!

Vatan hainliği basmalar, hakaretler…

Allah hepsini bildiği gibi yapsın!

Siyaseti zaten çok sevmezdik, bundan böyle artık nefret etmeye başladık…

Hele de insanımızın böyle hassas olduğu, sinirlerin iyice gerildiği, mutsuz insanların arttığı bir dönemde bu konuşmalar da neyin nesiydi böyle!

Yazıklar olsun…

Başka söyleyecek bir kelime bile bulamıyoruz!

MESAJ KUTUSU

Sayın Hasan TAÇOY, sahte belge ile devletten yüklü maaş çeken ve mahkeme süreci devam eden bir sözde akademisyen kadının ihtiyat sandığı birikimlerini çekerek yurt dışına kaçma ihtimali olduğu yönünde ihbarlar gelmeye başladı. Devlet bu zattan alacaklı iken umarız mağdur duruma düşürülmez…

Sayın Alişan ŞAN, sözde akademisyen zatı muhterem mahkemesi devam ederken yatırımlarını almak için çok yakında kapınızı çalacağı konuşuluyor, bu konuda yargıdan bilgi almanız şiddetle tavsiye ediliyor. Zira devletin cebinden çıkacak paranın hayli yüklü olduğu biliniyor…

Sayın İbrahim BÜYÜKARSLAN, sosyal medyada bir devlet büyüğüne yaptığınız hakaretler konusunda son sözü mahkemeler söyleyecek ama siz yine sosyal medyadan bir özür dilerseniz sizin açınızdan iyi olacak gibi gözüküyor. Özür dilemenin de bir erdem olduğunu unutmamak gerek değil mi?

Sayın İrfan GÜNSEL, bazı veliler kolej binasının sağlam olmadığı yönünde şikayet mesajları göndermeye başladı. Binanın deprem riskini kontrol edip kamuoyuna bir açıklama yapmanız onların korkularına son verecektir, haberiniz olsun istedik…

Sayın Mahmut ÖZÇINAR, bölgenizde makam sahibi bir zatı muhteremin ailesinden birinin mekanının önünü kapatması bölge esnafı tarafından tepki ile karşılanmaya başladı. Diğer komşular, makam sahibine var da bize yok mu diye sitem etmeye başladılar!

Sayın Mustafa NAİMOĞLULARI, Türkiye’deki depremzedeler için toplamdan 5 Milyon TL’lik yardım ve bağışlarınız tarım ve hayvancı kesim tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Umarız diğer sektörlere de örnek teşkil edip pamuk ellerini cebe sokmalarını sağlar…

Sayın Koral BOZKURT, uzun bir süreden sonra takımınızın yenilgi almasını artık hazar boncuğu olarak değerlendirmek gerekir değil mi? Yaşanan acılar az bir şey değil, eminiz bu yenilgiyi telafi edeceksinizdir…

Sayın Metin FEYZİOĞLU, deprem nedeniyle ziyaretçi akınına uğradığınız dikkatlerden kaçmazken yine de bazı örgüt başkanları randevu alamadıkları yönünde sitem ediyorlar. Bu sıralar biraz olsun halden anlamak gerek değil mi?

Sayın Deniz GÜRGÖZE, önümüzdeki günlerde “Merkezi Cezaevi” başlıklı kitabınızı yayına sokmak için büyük bir çaba içinde olduğunuz gözlemleniyormuş. Bu arada kitabın yayındıktan sonra sır perdesini kaldıracağı ve büyük ses getireceği konuşuluyor, hadi bakalım hayırlara vesile olsun…

Sayın Ali KİŞMİR, yakın dostlarınız biraz daha kilo almanız halinde sizi yolda görseler tanıyamayacaklarını söylemeye başladılar. Birçoğu artık spor ve sıkı diyet zamanınızın geldiğini tavsiye ediyorlar bilesiniz istedik…