Serbest Kürsü / Levent Özadam

[email protected]

Çok seçim yaşadık ama böylesi tarihte ilk oldu…

Güzel şeylerin çok az olduğu bir seçimdi!

Senaryo daha çok intikam üzerine kurgulanmıştı…

Sevgiden, hoşgörüden, saygıdan daha ziyade, nefret söylemleri ön plana çıktı!

Birilerine göre sanki de 18 Ekim tarihi dünyanın son günüydü…

Ağır eleştiriler yapıldı, ağza alınmayan küfürler paylaşıldı, kimse oysa bugünden itbaren yine birbirimizle başbaşa kalacağımızı hesaba katmadı!

Biz son 15 günlük sürece hep ‘bitse de kurtulsak’ modundaydık…

Çünkü bir süre daha bu süreç devem etseydi, belki de korkulan olacak, insanlar artık seçimi sokak kavgasına dönüştürecek, belki de geri dönüşü olmayan bir yolun başlangıcına girecektik!

Her şeye rağmen yine de ‘şükürler olsun’ diyoruz…

Bitti de kurtulduk mu?

İşte ondan dolayı şüphelerimiz var…

Zira bugünden itibaren aklımızı başımıza toplamazsak, önümüzde çok daha zorlu bir süreç bekliyor bize!

Temennimiz bir an önce kendimize gelmemizdir…

Aksi halde yaşanabilecekleri insan düşünmek bile istemiyor!

KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı, kutlar o koltukta başarılı bir 5 yıllık icraatlarda bulunmasını dileriz…

KKTC’nin lideri olarak Kıbrıs sorunu konusuna bakışı belli olsa da bu günden itibaren yükü eski görevinden çok daha fazla artmış, sorumlulukları bir o kadar çoğalmıştır!

Tatar’ın ilk görevi içte barışı sağlamak, seçim öncesinde yaptığı açıklamalardaki gibi sadece partisini değil bu ülkede siyasi düşüncesi ne olursa olsun herkesin Cumhurbaşkanı olabilme başarısını gösterebilmelidir…

Parti rozeti bu tarihten itibaren çekmeceye konulmalı ve yine dediği gibi Saray’ın kapıları herkese aynı derecede açık olmalı, tüm fikirler ve siyasi görüşler masasında toplanmalı ve ardında da Kıbrıs Türkünün tüm kesimlerinden alınacak görüşler çok daha iyi analiz edilip, süzgeçten geçirilerek, ortak paydalarda buluşuyması için büyük çaba sarf edilmedir…

Eğer bunu başarabilirsek ne ala!

Eğer kutuplaşma ve dışlama, saçma sapan suçlamalar devam ederse, işte ondan sonra karanlık bir gelecek bizi beklemekte, sonuçlarında ise Kıbrıs Türkünün yararına olmadığı gerçeği ile yüzleşme zamanı başlayacaktır…

Tatar bundan böyle gerçekten de bir Cumhurbaşkanı ağırlığıyla o koltuğa oturmalı ve tamamem toplumun tüm kesimlerini kucaklayabilmelidir…

Yaşanan sıkıntılı süreç sonrasında bir takım müdahaleler yapıldığını hiç kimse inkar edemez…

Ankara hükümeti şimdiye kadar olmadığı kadar Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin içinde bizzat bulunmuş ve Ersin Tatar’a tam destek vermiş bunu da inkar etmemiştir!

İnsanın aklına haliyle Annan Planı süreci gelmektedir…

Zira müdahale olmadığını iddia edenler her seferinde Annan Planı sürecini hatırlatmış ve onun da müdahele olup olmadığı tartışma konusu olmuştur!

Annan Planı’na yine tam destek veren aynı Ankara hükümetinin bu kez ne oldu da tam tersi destek kararı aldığı da artık masaya yatırılmalıdır…

16 sene sonrasında ne olmuştur da Ankara rota değiştirmiş ve federasyona karşı dik duruş sergilemiştir!

Bunun da detaylarıyla açıklanması şart hale gelmiştir…

Eğer yeni bir yol haritası belirlendiyse de bundan Kıbrıs Türkünün de haberinin olması elzemdir!

Elbette Kıbrıs davası Türkiye olmadan çözümlenemez ancak bir de şöyle bir gerçek var ki, yine bu dava Kıbrıs Türkü olmadan da çözülemez…

Onun içindir, bundan böyle artık ne olacaksa olsun, Ankara-Lefkoşa ilişkilerinin geçmişe göre çok daha sıkı bir işbirilği içine girmesi kaçanılmazdır.

Çok çirkin saldılar yaşadık!

Türkiye basını hemen her seçim olduğu gibi bu kez de seçimlere müdahil oldu…

Hem de eskisinden çok daha çirkin ve tehlikeli bir şekilde!

Bazı Türkiye gazeteleri ve internet siteleri, inanılmaz manşetler ortaya atarak çirkin bir kampanya yürüttüler…

Başlık ve yorumlar mide bulandırıcıydı!

Türkiyeli yöneticilerin bunlara tepki göstermemesi de ayrı bir soru işareti yarattı…

Geçmişte olduğu gibi şu anda da seçimler geldiği zaman ülke insanının bir kısmını Rumcu ve vatan haini ilan etmekle basın özgürlüğünün ilgi ve alakası olamaz!

Bu tür olaylar da Türkiye’de bazı basın yayın organlarının belli merkezler tarafından yönetildiğinin de göstergesi oldu.

Yerli basın da tarafsız olamadı!

Türkiye basınını eleştirirken kendi kendimize de öz eleştiri yapmak durumundayız…

Bu seçimler de bize gösterdi ki yerli basın organları her geçen gün tarafsızlığını yitiriyor!

Genelde tarafsız duruş gösteren çok az oldu…

Her adayın bir medya grubu ve mensupları, her medyanın da bir adayı olduğunu gördük!

Kimisi maddi nedenlerden dolayı, kimisi devlet kaynaklarının aktarılması kimisi de siyasi neden ve ihtiraslardan dolayı taraflı yayın yaptı…

Hiç olmayan oldu bazı medya patronları ulusa bile seslendi ve taraf olduğunu açıkça gösterdi!

Bunların hepsi de rant amaçlıydı çünkü…

Bizim meslekte gidişat hiç ama hiç iyi değil artık!

Nereye gittiğimizi kimse bilmiyor…