Doğu Akdeniz patlamaya hazır bomba.

Dünya devletleri Doğu Akdeniz’i bölüşmenin kavgasında ve mevzi kapma mücadelelerini sürdürürken Kıbrıslı Türkler dünya siyasi tarihinin ikinci “Soğuk Savaşı”na tanıklık etmekte.

Ve Devletin tepesi tüm yaşananların karşısında derin bir sessizlik içerisinde.

Saray’ın derin sessizliği meraklı gözlerden kaçmış durumda değil.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Doğu Akdeniz’de gün geçtikçe artan tansiyon karşısındaki sessizliğinin nedeni kamuoyunun merakından öte komplo teorilerinin ana öznesi olmaya doğru yol almakta.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın kritik seçimler öncesinde sessizliğe bürünmesi seçmen eğilimine yönelik stratejik bir seçim hamlesi mi bilinmez ancak Devletin tepesinin de, Kıbrıs Türkünün kaderini doğrudan etkileyecek böylesi bir güç savaşı karşısında sessizliğe bürünmesi yanında toplum vicdanında yara açacak olmasını da görmezden gelme lüksü olmamalı.

Dünya siyasi tarihinin ilk “Soğuk Savaşı”nın yaşandığı iki kutuplu dünya düzeninde “ilahların” politikaları ve ulusal çıkarları doğrultusunda coğrafyalarda yaşanan güç mücadelelerinden çok farklı değil bugün, Doğu Akdeniz’de izlediğimiz oyun.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunun Doğu Akdeniz’deki dengeler ve hidrokarbon yataklarına dair uluslar arası politikalar içerisindeki yerinin stratejik derinliği gözlerden kaçmamalı.

Doğu Akdeniz’deki dengeler ve zengin hidrokarbon yataklar üzerindeki politikaları doğrudan etkileyecek bir öneme sahip görünmese de Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları özelde anavatan Türkiye ve KKTC’nin mavi vatandaki varlığı genelde ise uluslar arası güçlerin Akdeniz’deki politikaları açısından kritik bir mevzi konumunda.  

Ve uluslar arası hidrokarbon savaşında Kuzey Kıbrıs’taki kritik Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucu itibariyle stratejik ağırlığı olan bir mevzi konumunda.

Aktörler ve sahne değişmiş olsa da sahne gerisinde ortaya konan mücadele enerji politikalarından bağımsız düşünülmemeli.

Ve elbette “Soğuk Savaş” döneminde politik sosyalleşmesini tamamlayan siyasi bir aktör olarak Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Doğu Akdeniz’i doğru okumaktan öte “ilahların” yeni enerji politikalarını ve sahnedeki yeni oyunda Kıbrıs’ın yerini herkesten daha iyi analiz edebilecek durumda.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “Mavi Vatan” temelinde de Anadolu Türkleri ve Kıbrıslı Türklerin haklarının korunmasına yönelik anavatan Türkiye’nin kararlı politikalarının öneminin farkında olmadığını düşünmek haksızlıktan öte acımasızlık olacaktır.

Ancak Devletin tepesinde Cumhurbaşkanlığı makamı yanında toplum lideri statüsü ile oturan Mustafa Akıncı’nın Doğu Akdeniz satrancına dair sessizliğini sürdürmesi kritik seçimler öncesinde toplumsal hafızada soru işaretlerini çoğaltmakta.

Anavatan Türkiye’nin mavi vatan üzerinde ortaya koyduğu kararlı mücadele karşısında Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan’ın Kıbrıs adasının güneyinde Fransa başta olmak üzere diğer bazı devletlere ayrıcalık tanımasının ve böylesi bir hamle üzerinden Doğu Akdeniz’deki paylaşım sorunun uzlaşı yerine çatışma ile çözme stratejisi karşısında Devletin tepesine hakim olan “derin sessizliğin” toplum vicdanında açıklanabilir bir yanı yok.

Kıbrıs Türkü ile birlikte Anadolu Türklerinin de geleceklerini doğrudan etkileyecek Doğu Akdeniz’deki güç savaşına dair “derin sessizlik” tarafsız kalmaktan öte Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı ulusal çıkarlar ve toplum vicdanı karşısında “taraf” olmaya doğru itmekte.

Ve hiçbir seçim politikası veya seçim stratejisi ile açıklanamayacak “sessizliği” ile Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “taraf” olacağı seçimlerin öncesinde  Doğu Akdeniz’e dair “tarafsızlığını” politik bir kumara doğru götürmekte.  

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Doğu Akdeniz’e dair “sessizliği” ise “barış!” ve  “federasyon” odaklı çözüm modeline ihanet etmekten öte Kıbrıs Türkü’nün geçmişi ile geleceğine ihanet etmeye doğru evrilmekte.