Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucu itibariyle Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz’e dair politikalar açısından ne kadar kritik ise Yeniden Doğuş Partisinin de Kıbrıs Türk siyasetinde geleceği açısından da ayni derecede kritik öneme sahip.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin YDP açısından siyasi hayatının meşru devamının belirleyici olması nedeni ile de bir kader seçimi olduğunu söylemek çok yanlış olmaz.

Kıbrıs Türk toplumunu oluşturan seçmen yelpazesi içerisinde etnik temel üzerinden siyaset yapmak YDP’nin en büyük sorunsalı olarak ortada iken bir diğer açmazı ve hatta çıkmazı ise “herkesin partisi olma” yönünden toplum içerisinde henüz güven sağlayamaması.

YDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik nasıl bir performans göstereceği ve ilk turda YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı’nın alacağı oy oranının ne olacağı ise kamuoyu ve diğer tüm partiler yanında tüm adaylar tarafından merak içerisinde beklenen ve yakından takip edilen bir nokta.

Tüm siyasi partiler ve adaylar, YDP’nin oy potansiyelini ortaya koyacak kritik Cumhurbaşkanlığı seçimini, YDP’nin seçim sonrası siyasi konumunun belirleyicisi olması bakımından ayrıca önemsiyor.

YDP’nin siyasi yaşamına başladığı kısa sürede ortaya koyduğu sorumlu ve yapıcı muhalefet anlayışı ne kadar sempati toplasa da “etnik siyaset” üzerinden politika yapması da toplum tarafından YDP’ye mesafeli yaklaşılmasının en büyük nedeni.

Ancak bir gerçek var ki, 2018 yılında gerçekleşen seçimlerden yüzde 7 oy oranı ile çıkarak Meclis’e 2 milletvekili gönderme başarısı gösteren YDP’nin bugünkü varlığı ve başarısı, ister sağ ister sol olsun, mevcut diğer tüm partilerin ülke yönetiminde bıraktığı boşluk, politika üretmedeki kısırlık ve toplum nazarında diğer partilere olan güvensizliğin bir sonucu.

YDP’ye ülke kamuoyunun temkinli ve mesafeli yaklaşmasının nedeni olarak ortaya konan eleştiriler tek bir noktada birleşmekte;

Politikalarını, Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı ve etnik köken üzerinden kurgulaması.

İlk kurulduğu günlerde Genel Başkan Erhan Arıklı ve parti yetkililerinin kullandığı politik dil ve mağdur siyasetinden bir nebze de olsa vazgeçmiş olmalarına rağmen seçim yarışının başlaması ile birlikte parti yetkililerinin ayni politik dil ve mağdur siyasetine dönme sinyalleri vermesi, YDP’nin en büyük çıkmazı olacağa benziyor.

Ve parti yetkililerinin oy oranının aşağıya düşmesine neden olacak zemini de kendi söylemleri ile inşa edeceklerini görmekten uzak bir noktada olması ise YDP’nin en önemli açmazlarından biri.

YDP ve parti adayı Erhan Arıklı’nın ise politika ve söylemleri ile ülke toprakları üzerinde yaşayan “herkesin adayı” olduğunu ispatlaması bir zorunluluktan öte seçimlerden başarı ile çıkması noktasında olmazsa olmazlardan biri.  

Yeniden Doğuş Partisi’nin “sadece Türkiye kökenlilerin ve Türkiyelilerin partisidir” algısını ve imajını toplumsal zihinden silecek bir duruşu ortaya koyma becerisini gösterebilme başarısının seçimlerdeki başarısını doğrudan etkileyeceği de ortada.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin YDP’nin kader seçimi olacağı ise şimdiden belli.