Milattan önce 535-475 yılları arasında yaşadı.

Efes antik kentinde doğduğu ve hayatı boyunca Ege’de yaşadığı söylenir.

Varlık felsefesi üzerine düşünceleri ile klasik siyaset felsefesi ve düşününe de yön verdiği kabul edilir.

“Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” ve “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözlerinin üzerine en fazla fikir üretilen ve tartışılan antik çağ filozoflarından biri, Herakleitos.

Ve Herakleitos’a inat bugün Kıbrıs Türk solu “değişime” gösterdiği direnç ile Soğuk Savaş döneminin ezberlerinden ve çağın gerisinde kalan yeni! Yorumlarından kurtulamamanın sancılarını çekmekte.

Türk kimliği dışındaki tüm olgu ve sosyolojik realiteleri yüceltip kendi tarihsel kimlik ve kültürünü yok saymaktan da öte Kıbrıs adası üzerinde var olan etnik kökenlerin tarihini 1960 yılından başlatarak Kıbrıslılık kavramı üzerinden “hayali bir milletin milliyetçiliğini” yaptığının farkında olmaması ise Kıbrıs Türk solunun karakteristik özelliklerinden sadece biri.

Kıbrıs Türk solunun ruhu ve karakteri Soğuk Savaşın sona erdiği 1991 yılı ile 1960 yılı arasında sıkışıp kalmış gibi.

İlerici ve Kıbrıs sorununda çözüm iradesini ortaya koymayı Türkiye düşmanlığına indirgeyen Kıbrıs Türk solunun toplumuna ve bu topraklara vereceği hiçbir şey yok.

Dün “tek ülke tek sosyalizm” ideolojisi ile SSCB’ye bağlanma hedefini gerçekleştirme ülküsü ile milli kimlik ve kültürleri yok sayan Kıbrıs Türk solu bugün ise AB kimliğine entegre olmak hedefi karşısında yine milli kimlik ve kültürüne sahip çıkmayı engel olarak görmekte.

Sorgulamıyor ve tartışmıyor Kıbrıs Türk solu.

Tarihsel geçmişin tümüne ve milli kimlik ile kültüre sahip çıkmanın sürdürülebilir olası bir anlaşma önünde engel olmadığını göremiyor ve/veya görmek istemiyor, Kıbrıs Türk solu.

Daha düne kadar “Kıbrıslı Türk’üm” diyen Kıbrıs Türk soluna gönül vermiş kişilerin partilerden ihraç edilmesinin ayıbı ile de yüzleşmiyor, Kıbrıs Türk solu.

Politika biliminin tüm nesnel doğrularına inat, faşizm ile milliyetçiliğin birbiri ile eşanlamlı olmayan kavramlar ve siyasi yönetim biçimleri olduğunu da anlamak istemiyor, Kıbrıs Türk solu.

Anlamıyor Kıbrıs Türk solu çağın akışını.

Güzel Türkçe konuşmayı bile “hayali millet” Kıbrıslılık ve çözüm’e ihanet olarak kabul edip Türkçe’nin en bozuk halini konuşmayı solculuk ! ve çözüme hizmet eden marifet olarak algılıyor, Kıbrıs Türk solu.

Ve Kıbrıs Türk solu, geçen 16 yıllık süre içerisinde Annan Planı (2004) referandumunda güney Kıbrıs’tan çıkan güçlü “hayır” sonucuna göre de temel politikalarını ve siyasi duruşunu yeniden tartışma olgunluğunu ve cesaretini de ortaya koyamadı.

“Türkiye, Kıbrıslı Türklerin anavatanıdır” ve “1571’den beri Kıbrıs adasında varlığını sürdüren milli kimlik ve kültürümüz bugün Kıbrıslı Türklerin sosyolojik gerçekliğidir” realitelerini kabul etmenin sol ideolojiye ihanet etmek olduğu yanılgısını sürdürerek çağın gerisinde kalmaya devem ediyor, Kıbrıs Türk solu.

Ve Kıbrıs Türk solu, KKTC’ye sahip çıkmanın Kıbrıs sorununun çözümü ve sürdürülebilir olası bir anlaşmanın da anahtarı olduğunu içine sindiremiyor.

“Kıbrıs’ta Barış Engellenemez” sloganının ötesini görüp 1977-79 Doruk Anlaşmalarından bugüne kadar müzakere masasından kaçan tarafın her zaman Kıbrıslı Rumlar olduğunu kabul ederek yeni bir politik dil inşa etmesinin zorunluluğu karşısında da direniyor bugün Kıbrıs Türk solu.

Ve büyük bir makinenin dişlileri misali Kıbrıs Türkünün sosyolojik gerçekliğini kabul eden ve anavatan Türkiye ile düşmanlık temelinde kurgulanmayan bir ilişkinin inşasını savunan kendi çocuklarını bile yok etmekten pişmanlık duymuyor, Kıbrıs Türk solu.

Sürdürülebilir adil bir anlaşmaya ulaşmak ve Kıbrıs Türk toplumunu “romantik ve ütopik sloganların” esiri yapmamak için Kıbrıs Türk solu’nun tek bir sorumluluğu ve tarihsel ödevi var ;

Değişim ve değişebilme cesareti.