Politis gazetesinde bugün mülkiyet konusuyla ilgili olarak yer alan bir haberde, Güney Kıbrıs’ta devletin 50 yıldır mülkiyet konusunu stratejik değil bölük pörçük ele ele aldığı ifade edildi.

“Mülkiyette Bölük Pörçük Uygulamalar” başlıklı Katerina Nikolau imzalı haberde, bu boşluğun yıllardır bazı çarpıtmalar meydana getirdiğini kaydeden gazete, örneğin bunun "Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne ilişkin motivasyonları zayıflattığını, göçmenleri kısmi bir rahatlama ve tek tük umutlara sahip oldukları bir belirsizliğe sevk ettiğini, aynı zamanda sert hukuki hamlelerle kuzeyi izole ederek kendisini Türkiye’ye daha bağımlı bir hale getirdiğini" iddia etti.

Doughty: "Doğu Akdeniz, enerji güvenliğinde anahtar"
Doughty: "Doğu Akdeniz, enerji güvenliğinde anahtar"
İçeriği Görüntüle

DİSİ partisinin mülk sahibi göçmenlerin tazmin edilmesine ilişkin “İşgal altındaki mülklerin kullanım kaybı için ulusal bir fon oluşturulmasına ilişkin yasa tasarısına” dair önerisinin ise bu puslu manzarada ortaya çıktığını kaydeden gazete, Rum meclisi göçmenler komitesinin bunu yarın ele almasının beklendiğini kaydetti.

Öneriyi kaleme alanların bunu “gecikmiş adalet” olarak lanse ettiklerini ifade eden gazete, bunun kuşkusuz önemli olduğunu ancak geniş kapsamlı bir strateji olmadan bunun “her derde deva” bir şey olarak algılanması riski bulunduğuna işaret etti.

Haberinin devamında hukuki dayanakların bilindiğini yazan ve “Loizidu vs Turkey”, “Demopulos” davası yanı sıra “Apostolides vs Orams” davalarının kararlarına atıfta bulunan gazete, pratikte bu kararlar ile Rum Dışişleri Bakanlığı'nın seyahat/ alım-satım konularındaki talimatlarının eksik ama işlevsel olduğunu belirtti.

Gazete aslında eksik olan şeyin, bunu değerlendirilecek ulusal bir strateji olduğunu kaydetti.

Öte yandan 2025 yılında mülkiyetle ilgili uygulamaların daha sert hale geldiğini ve mahkemelerin KKTC’deki Rum mallarının “yağmalanmasıyla” ilgili olarak yabancıları hapse attığını aynı zamanda AFİK Group CEO’su Simon Mistriel Aykut’un davasının da sürdüğünü kaydeden gazete, bunun sonucunda yabancı alıcıların daha temkinli, Kıbrıslı Rum mülk sahiplerinin daha korkmuş, kuzeyin ekonomisinin de bağımlılığı artırarak Türkiye’ye daha da çok yöneldiğini iddia etti.

Beş Kıbrıslı Rum’un İskele’de tutuklanmasının ardından ise Güney Kıbrıs kamuoyunda yapılan açıklamaların “kaçırma” ve “kaçırılma” dilini benimsediğini, bu durumun ise bir korku ortamı yarattığını kaydeden gazete, “hukuki çevrelerin” bu korkunun yabancıları “tanınan giriş noktaları yerine Ercan havalimanından seyahat etmeye teşvik edebileceği uyarısında bulunduklarını” ekledi.