Düzensizliğin düzen olduğu sistem en büyük düşmanımız.

Rum tarafına egemen olan zihniyetten de daha tehlikeli, 1974 sonrası Devlet yapısı içerisinde oluşan “evrimleşemeyen karmaşıklık.” *

Kısaca, “toplumsal ilişkilerin, kurumların ve değerlerin farklılaşma, ihtisaslaşma (uzmanlaşma), örgütleşme veya kökten yapısal dönüşümlere uğramayarak kendi içinde çeşitlenip karmaşıklaşması” olarak açıklanan “evrimleşemeyen karmaşıklık” kavramı, ne güzel de anlatmakta, 2020’nin Kuzey Kıbrıs’ını.

Tüm birikimi ve bu topraklara katıksız inancı ile birileri söylemişti bir zamanlar “mali disiplin, tasarruf ve yapısal reformlarla sistemimizi sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak” tek çıkar yol diye.

Ve statükoların esir aldığı ve düzensizliğin düzen olduğu bir yapı ile Devletin artık yönetilemeyeceğini bugünlerde daha derinden hissediyor ve çok daha iyi anlıyoruz.

Covid-19 salgınının yarattığı panik ve belirsizlik artık toplumsal zihinde ikinci sırada.

Koronavirüs’ten ölecek olmak korkutmuyor sokaktaki insanı.

Covid-19 salgının ekonomide yaratacağı dibe vurma ve enkaz halinin toplumu yavaş yavaş ölümden beter haline getirecek olmasından duyulan panik ve korku hali, Kıbrıs Türkünü esir almış durumda.

Yakın geleceğe dair endişe, her yere hakim olmuş durumda.

Kıbrıs Türk toplumunun büyük bir çoğunluğu ekonomik olarak bir ay sonrayı öngöremeyecek noktada.

Devlet çalışanlarının bu ay maaşlarının ne kadarının ödeneceği ve bir sonraki ay maaşların ödenip ödenemeyeceği tam bir muamma.

Özel sektör çalışanları sadece bir kez alabilecekleri 1500 TL’lik katkı sonrasında neler olacağını bilmez halde.

Ve özel sektöre bir kez ödenecek 1500 TL’lik katkı payı, zor günleri kurtarmaktan öte kötü sonun habercisi gibi.

Covid-19 salgın sürecinin son bir darbe vurarak bir kez daha deşifre ettiği, yılların düzensizliğinin düzen olmasının sonucu değil midir, tüm yaşananlar.

1974 sonrası Devlet olma sürecinde oluşan tüketime dayalı toplum tipi ve onun yarattığı “gösteri toplumu”nun sağlıklı ve sürdürülebilir olmadığının br kez daha ortaya çıktığı günlerden geçiyor, Kıbrıs Türk’ü.

Fransız filozof Jean Baudrillard’ın tüketim, doğal ihtiyaçların rasyonel olarak tatmin edilmesi midir,  daha çok tüketim, ilerleme ve mutluluk anlamına mı gelir, tüketimin yaygınlaşması sınıf farklarının giderilmesi midir sorularından hareketle insani/sosyal ilişkilerin yerini giderek nesnelerle ilişkiye bıraktığı ve kitle iletişiminin tüm bu süreci yönlendirdiği çağımızın tüketim hastalığını deşifre ettiği “tüketim toplumu” kavramı, 1974 sonrası Kıbrıs Türk toplumunu anlatmakta.

Ya, Fransız sinemacı/filozof/düşünür Guy Debord’un “Gösteri toplumu” kavramına ne demeli.

Kavramların derinliğinde kaybolmadan söylenecek tek şey, belki bir itiraf ;

Yapamadık, beceremedik.

1974 öncesi kuşakların milli mücadelesini ve vatan topraklarında var olma davasını, Devlet çatısı altında siyaset ve ekonomi kurumunu rasyonel yöneterek  sürdüremedik.

Suçlu olanı da kuzeyde, güneyde, ne de Akdeniz’in öteki yakasında aramak, kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil.

“Aynada”dır kabahat, yoktur ötesi berisi.

İşin kolayına kaçmak değil midir aslında, 1974 sonrası üretimden koparılarak tüketime endeksli memur toplumu yaratmak ideolojik bir strateji komplo teorisi üzerinden ahkam kesmek veya Rum tarafının ambargolarına sığınarak bahaneler üretmek.

Yoktur dünyanın başka hiçbir coğrafyasında, bu kadar küçük bir toprak parçası ve az bir nüfusun, Devlet yapısını, siyaset ve ekonomi kurumu ile toplumsal refahı sağlayamadığı bir örnek daha.

Üstelik 1974’ten bugüne kadar anavatan Türkiye’den gönderilen milyar dolarlık yardımlara rağmen.

Covid-19 salgını ile bir kez daha ortaya çıkan gerçek, KKTC ve Türkiye yönetimlerine açık bir mesajdan öte değişimi dayatan bir zorunluluk, kendiliğinden var olan bir baskı.

Siyaset kurumu ya değişecek ya değişecek.

Değişecek ki, tarihsel ve toplumsal sorumluluğunu yerine getirerek geleceği inşa edebilsin.

Kuzey Kıbrıs’ta artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalı.

Verecek hesabımız çok, tarihe ve gelecek kuşaklara.

*Evrimleşemeyen Karmaşıklık: Amerikalı antropolog Clifford Geertz’e ait bilimsel kavram/tanımlama.