“Yanlış anlaşıldım...”

Toplumsal bir korku ve paranoya yaratılarak, bu topraklarda sol siyaseti gütmenin sonu bir türlü gelmedi.

Ve bu paranoyayı toplumun dokularına ekerek siyasette var olmalarını ve devamlılıklarını sağlayan politikacıların da gelmiyor, sonu bir türlü.

Dün, devlet adamı olma iradesini ortaya koyan bir siyasi kanaat önderi olarak toplumun karşısında duran Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, bugün, günü kurtarma telaşındaki tam bir politikacı ve siyasetçi görüntüsü ile seçimlerde başarı göstermek adına toplumu kamplara bölme oyununun öznesi konumunda.

Hali ile siyasetin doğası gereği, tepkiler de başladı, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın açıklamalarına.

Barış Pınarı Harekatı öncesinde de benzer yöntemler ve amaç ile yapılan talihsiz demeçlerinin ardından yaptığı “yanlış anlaşıldım !” açıklaması ile mağdur siyasetine soyunacak ve kapalı kapılar ardından da “bakın, demokrasiye bile tahammülleri yok, böyle bir yapı karşısında tek başına durma cesaretini bir tek ben gösteririm” propagandasını sürdürerek korku dağlarını büyütme yoluna gidecek.

Ve Saray’daki Goebbels’in ruhu da böylesi bir algıyı toplum içerisinde usulca yaymak adına, sosyal medyanın çarklarını döndürmeye başladı bile.

Barış Pınarı Harekatı sonrası sahneye konan oyunun, ikinci perdesi Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, The Guardian gazetesine verdiği mülakat ile resmen başladı.

Kırım modeli ve Tayfun Sökmen örnekleri ile Cumhuriyet Türkiye’sinin kırmızı çizgilerine saldırdığının farkında olmayan bir Cumhurbaşkanı olabilir mi?

Değil elbet.

Peki, Türkiye Cumhuriyetinin kırmızı çizgilerine saldırmak, tahrik etmek, tepkilere davetiye çıkarmak, kimin faydasına?

Ne uğruna ve kim için yine bilindik bir oyun sahneye konmaya başladı?

Toplumu birbirine düşürmek ve kamplara bölerek oy devşirmek, sığar mı demokratlığa, yakışır mı hümanist siyasete, bağdaşır mı Devlet adamlığı ! ile?

Olmadı, Sayın Akıncı, olmadı.

Kazanmak uğruna, sahneye konan oyunun sonuçlarını Kıbrıs Türk’üne reva görmüş olamazsınız, olmamalısınız.

Anavatan Türkiye ile yeni bir kavga başlatmak, kime ne fayda sağlar?

Belki sol cenahın oylarından daha fazla oy sağlar, daha çok oyun devşirilmesini getirir böylesi bir kavga ancak Kıbrıs Türk toplumundan da ne çok şey götürür, farkındasınızdır elbette ama belli ki ayni farkındalık içerisinde de umursuzsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı.

Ve kritik Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına dair, ikinci tura kalabilme hamlesi olarak, Devlet adamlığını bırakarak siyasetçi gömleğini giyerek “ateşten gömleği” Kıbrıs Türkü’nün üzerine geçirdiğiniz de farkındasınızdır elbette ama belli ki ayni farkındalık ile de akıl ve vicdan tutulması içerisindesiniz, Sayın Cumhurbaşkanı.

Sakın ama sakın, yanlış anlaşıldım, tepkiler haddini aştı diyerek mağdur siyasetini de oyunun ikinci perdesi üzerinden yine sürdürmeyin. 

Ve Hatay’ın anavatana bağlanması ile Tayfun Sökmen ve dava arkadaşlarının ortaya koyduğu mücadelenin, kendi özgün zamanı ve şartları içerisinde tarihsel, sosyal ve siyasi bir gereklilik olduğunu bilmeyecek kadar tarih bilgisinden yoksun olmadığınızda ortada iken neden bu açıklama ve neden şimdi?

Ve yine, anavatan Türkiye’nin Kıbrıslı Türklerin var olma mücadelesini yine Kıbrıs adasının kendi özgün zamanı ve şartları içerisinde tarihsel, sosyal ve siyasi bir gereklilik içerisinde anavatan’a bağlamak üzerine değil, iki halkın eşit siyasi egemen olarak yaşayacakları sürdürülebilir bir ortaklık üzerine desteklediğini bilmeyecek kadar siyaset bilgisinden yoksun olmadığınızda ortada iken neden toplumsal paranoya ve korku dağlarını büyüterek oy devşirmeye çalışıyorsunuz?

Anlamak elde değil ve elle tutulur hiçbir yanı yok.

Ve oyunun ikinci perdesinde “yanlış anlaşıldım !” açıklamalarının arkasına sığınarak, mağdur siyasetini sürdürmeyin, Sayın Cumurbaşkanı.

Hiç şikayet etmeyin, “toplumsal ve siyasal linç” yapılıyor diye çünkü tepkilere davetiye çıkaran bizzat sizden bir başkası değil.

Tüm yaşananların özeti ise aslında şu değil midir, Sayın Cumhurbaşkanı…

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalamama riskini ortadan kaldırmak için, bizi bize düşürmekten, anavatan Türkiye ile gereksiz bir kavga çıkararak çatışmaktan, entegrasyon kurgusu ile paranoya ve korku dağlarını büyüterek diğer sol adaydan oy çalmak adına Devlet adamlığını duruşunuzu bırakarak popülist bir siyasetçi olmayı tercih etmek değil midir, yaptığınız.

Ve bu sefer, hiç de yanlış anlaşılmadınız.

Olmadı, Sayın Akıncı, hiç olmadı.