Eski Başbakan ve eski UBP Genel Başkanı Lefkoşa milletvekili Hüseyin Özgürgün’ün istifası kabul edilmemesi sonrası yaşanan tartışmalar aslında bir çarpıklığın yeniden gündeme gelmesinden başka bir şey değil.

Cumhuriyet Meclis Genel Kurulu’nda Ulusal Birlik Partisi Lefkoşa Milletvekili Hüseyin Özgürgün’ün istifası reddedilirken oylamada milletin vekillerinden 21’i kabulden yana oyunu kullanırken 23’ü ise ret yönünde oy kullandı. Çekimser oy sayısı ise sadece 1(bir) oldu.

Sonuç itibariyle eski başbakanlardan Hüseyin Özgürgün’ün milletvekilliğinden istifası kabul edilmedi.

Dün, parti içi kavgalar ve küçük hesaplar ile genel başkanlarının dokunulmazlığının kaldırılmasının önünü açanlar sanki kendileri değilmiş gibi bugün yine ayni vekiller Hüseyin Özgürgün’ün milletvekilliğinden istifasının kabulünü oyları ile engellediler.

 24 vekilin artık bir vicdan borcu bulunmakta.

Elbette Hüseyin Özgürgün’e karşı vicdan borçları olduğunu beklemek ise en basit ifadesi ile saflıktır.

Çünkü böyle bir vicdani sorumluluk içerisinde olsalardı eğer eski genel başkanlarının dokunulmazlığının önünün açılmasına dün izin vermezlerdi.

Ve bugün 24 vekilin artık Kıbrıs Türk toplumuna karşı vicdani bir borcu var.

Meclise gelmeden ve üstelik kendi özgür iradesi ile istifasını sunan bir milletvekilinin maaş almaya devam etmesinin devamını sağlayan karara oyları ile imza atan vekillerin böylesi bir sonucu toplum vicdanına anlatması mümkün değil.

Toplum tarafından da kabul edilebilir bir yanı yok böylesi bir olgunun.

Ve Cumhuriyet Meclisi bir kez daha Devleti yönetememe beceriksizliğinin adı olan statükonun çimentosu olduğunu ispatladı.

En basit ifadesi ile Ulusal Birlik Partisi Lefkoşa Milletvekili Hüseyin Özgürgün’ün kendi özgür iradesi ile sunduğu istifasının ret edilmesi meclis statükosunun devamına yönelik alınan bir karardır.

İstifa ederek doğrusunu yapan bir milletvekilinin istifasının kabul edilmemesi ise Hüseyin Özgürgün’ün iradesine saygısızlıktan öte Kıbrıs Türk toplumuna karşı sorumluluğunu yerine getirmek isteyen bir milletvekilinin sergilediği doğru duruşun Meclis tarafından engellenmesi değil de nedir?

Ekonomik sorunlar ve mutfaktaki yangın ile mücadele eden Kıbrıs Türk halkına karşı sorumlu siyaset anlayışı ile hareket etmek tüm seçilmişlerin olmazsa olmazı olmaması ise ülke siyasetinin kronikleşmiş sorunlarından sadece biri olduğunu bir kez daha hatırlattı, Hüseyin Özgürgün’ün istifa talebi.

Ve Hüseyin Özgürgün’ün Meclis Genel Kurulu tarafından kabul edilmeyen istifa talebi ile bir kez daha “kralın çıplak” olduğunu hatırlattı.

Ve yaşanan her yeni gün bir kez daha Kıbrıs Türkü’ne acı bir gerçeği hatırlatarak yüzüne tokat gibi vurmakta.

Ülkede adına MECLİS Partisi denilen sadece ve sadece tek bir parti var.

Ve meclis partisi, Devletin çarklarının dönmesini engelleyen politik eylemsizliğin, hizmet ve icraat tembelliğinin ve bürokratik statükonun kalesi olmaya direnerek geçmişe ve geleceğe ihanet etmeyi sürdürüyor.

UBP Lefkoşa milletvekili Hüseyin Özgürgün’ün özgür iradesi ile sunduğu istifa talebinin kabul edilmemesi bir kez daha göstermiştir ki siyaset kurumu kabuk değiştirmeli.

Ve politik ve bürokratik statüko artık siyaset kurumunun ruhu ve kaderi olmamalı.