Başbakan Ersin Tatar ve Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay başta olmak üzere Sağlık Bakanlığı, Sivil Savunma Teşkilatı ekipleri, Belediyeler ve diğer tüm resmi kurumlar, Covid-19 ile mücadelede tam bir sorumluluk duygusu ve mücadele ruhu ile görevlerinin başındalar.

Ve hükümet ile ilgili tüm kurumlar koronavirüs salgını karşısında iyi bir sınav vermekte.

Dünyayı kasıp kavuran salgın ile mücadelede ortaya konan yol haritası ve acil önlem planları aslında Kıbrıs kuzeyinde Covit-19’un kontrol altında olduğunu göstermesi bakımından oldukça önemli.

UBP-HP Hükümeti ve tüm kesimlerin salgın ile mücadelede ortaya koydukları irade ve eylem tebrikten çok ötesini de hak etmekte.

Devletin ilgili tüm kurumları da büyük bir sorumluluk içerisinde dünya ile birlikte ve ayni standartlarda önlemleri ortaya koyması da ayrıca büyük bir güven unsuru.

Bilgi kirliliği yaratmamak ve panik havasını yükseltmemek adına da medya ve özellikle sosyal medya kullanıcılarına böylesi süreçte önemli görevler de düşmekte.

Covit-19 diğer adı ile koronavirüs salgını ile mücadele şimdi başka bir alana kaymak zorunda.

Toplum sağlığı alanında bugün itibariyle kazanılmış gibi görünen mücadele sonrasında yeni bir mücadele alanı hepimizi beklemekte.

Covit-19 karşısında kazanılan savaştan sonra şimdi sıra salgının ekonomide açtığı yaraları sarma ve hafifletmede.

Siyaseti bir süreliğine unutmak herkesin özellikle de tüm siyasi kanaat önderlerinin toplumsal sorumluluğu artık.

Başbakan Ersin Tatar ve Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay’ın, Covit-19 salgını karşısında iç siyaseti ve yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikinci plana itme iradesini ortaya koymaları, kamusal çıkarlara ve toplum sağlığına karşı böylesi bir tehdit  söz konusu olduğunda “Devlet adamı” olma sorumluluğunda olduklarını göstermesi bakımından tarihe not edilmeli.

Keza ana muhalefet partisi CTP Genel başkanı Tufan Erhürmanın da ayni sorumluluk ile hareket etmesi de ayrıca önemli.

Bir diğer gerçek daha var ki, ilk şoku atlattıktan kısa bir süre sonra, Ersin Tatar Başbakanlığındaki UBP-HP Hükümetinin salgın karşısında tam bir Devlet sorumluluğu ile hareket etmesi ve kararlar alması, Covit-19 tehditinin büyümemesinin en büyük nedeni.

Geçen süre içerisinde de Kıbrıs Türk toplumu da bilinçli davranarak ve sağduyudan uzaklaşmadan toplumsal sorumluluğunu yerine getirdi.

Elbette medya da sürece objektif yayınları ile destek verdi, vermeye de devam ediyor.

Ve dünya geneline de bakıldığında, KKTC Devleti ve Hükümeti ile Covit-19 salgını ve tehditi karşısında birçok dünya ülkesi karşısında çok daha başarılı bir süreç geçirmekte.

Anavatan Türkiye’nin de desteğini elbette unutmamak gerek.

Ve iç siyaseti bir süreliğine ikinci plana alarak, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de toplumsal konsensus ile bir süreliğine erteleme olgunluğunu da ortaya koyabilirsek, Covit-19 salgını ve tehditinden en az zarar ile çıkmamak için bir neden yok.

 “Ulusal Seferberlik Ruhu” ile Covit-19 salgını sonrasında ülke ekonomisinin bir enkaz’a dönüşmemesi ve en az zarar ile böylesi kritik bir dönemi atlatması adına tüm kesimlere tarihsel görevler düşmekte.

Hükümeti ve muhalefeti yanında Kıbrıs Türk toplumunun tüm kesimleri ile birlikte Covit-19 salgını sonrasında yaşanması olası olumsuzlukları bertaraf edebilmek adına şimdi “Ulusal Seferberlik” ilan etme zamanı.