İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özlem Gürkut, kanserden korunmanın mümkün olduğunu vurgulayarak, “Kanserden kaçınmak için sigara ve tütün ürünü kullanmayınız, düzenli egzersiz yapınız, normal vücut ağırlığınızı koruyunuz, sağlıklı besleniniz, güneş ışınlarından korununuz, alkol kullanmayınız, Hepatit B ve HPV aşısı yaptırınız” tavsiyelerinde bulundu.

Gürkut, “Bireysel olarak kanser riskimizi azaltmak için ayrıca kanser belirti ve bulgularını bilmemiz, kanser riskimizi bilmemiz ve kanser erken tanı ve tarama programlarına katılmamız da önemlidir” dedi.

Gürkut, “Ülkemizde tedavi edici hizmetlerin artırılması kadar koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilerek yaygınlaştırılması gerekmektedir. Ayrıca kanser tarama ve erken tanı programlarının toplumdaki tüm risk gruplarını kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması hedeflenmelidir” ifadelerini de kullandı.

-Dünya’da her 6 ölümden 1’i kansere bağlı... Bu sayının önümüzdeki 20 yılda yüzde 70 oranında artması bekleniyor

 İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özlem Gürkut, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) adına  yaptığı yazılı  açıklamada, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre 2020 yılında dünyada toplam 19,3 milyon yeni kanser vakası saptandığını ve 10 milyondan fazla kansere bağlı ölüm olduğunu belirterek, bu verilere göre dünyada gerçekleşen her 6 ölümden 1’inin kansere bağlı olduğuna işaret etti. Gürkut, bu sayının önümüzdeki 20 yılda yüzde 70 oranında artmasının beklendiğini de kaydetti.

-Neden kanser oluyoruz?

Gürkut, sanıldığının aksine kanserlerin sadece yüzde 15’inin anne babadan kalıtım yoluyla geçen genler nedeniyle geliştiğini, yani ailesel yatkınlığa bağlı olduğunu, yüzde 35’inin nedeninin rastgele mutasyonlar iken tüm kanserlerin yarısının ise çevresel etkenlerle oluştuğunu belirtti.

-Risk faktörü nedir?

“Bir hastalığa yatkın hale gelmemize ve hastalığa yakalanma şansımızı artıran durumlara/etkenlere o hastalığın risk faktörleri denir. Kanser riskimizi artıran çeşitli risk faktörleri vardır” diyen Gürkut, “Mesela yaşımız arttıkça kanser riskimiz de artar. Diğer yandan bazı kanserler kadınlarda bazıları ise erkeklerde daha sık görüldüğü için cinsiyet de bir risk faktörüdür. Kalıtımsal nedenlerle oluşan kanser yatkınlığımız da bir risk faktörüdür. Bu gibi risk faktörlerimizi değiştirmemiz mümkün olmadığı için değiştirilemeyen risk faktörleri olarak sınıflandırılırlar” ifadelerini kullandı.

-Değiştirilebilir risk faktörleri nelerdir?

Gürkut, kanser riskini artıran “değiştirilebilir risk faktörleri” bulunduğuna da işaret ederek, bunları; çevresel etkenler, zararlı alışkanlıklar, beslenme alışkanlıkları, enfeksiyon ajanları, kimyasal karsinojenler ve yaşam tarzı olarak sıraladı.  

Gürkut, “Tüm kanser nedenlerinin yarısını oluşturan bu faktörleri olumlu yönde değiştirerek kansere yakalanma riskimizi yüzde 80’e kadar azaltabiliriz. Bu nedenle bu etkenlere değiştirilebilir risk faktörleri diyoruz” dedi. Gürkut, çevresel kanser yapıcılar arasında iyonize radyasyon ve ultraviyole ışınlarının da yer aldığını ekledi.

- Dünyada kansere bağlı tüm ölümlerin yüzde 22’sinden tütün/sigara kullanımı sorumludur 

“Tütün ve tütün ürünlerini (sigara, puro vb.) kullanmak veya sadece dumanına maruz kalmak kanser riskini artırdığı en net şekilde gösterilen zararlı alışkanlıkların başında gelir” diyen Gürkut, açıklamasında devamla şunları kaydetti:

“Öyle ki tüm dünyada kansere bağlı tüm ölümlerin yüzde 22’sinden tütün/sigara kullanımı sorumludur. Kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan akciğer kanserlerinin yüzde 90’ı tütün ve tütün ürünlerine bağlı gelişir. Eğer tütünsüz bir dünya yaratabilseydik akciğer kanserlerinin yüzde 90’ının önleyebilirdik. Sigara ve tütün kullanımı sadece akciğer kanserinin değil başka birçok kanser türünün de riskini artırdığı gibi kalp ve damar hastalıkları ile ilişkisi de gösterilmiştir. Her yıl tüm dünyada sigara/tütün nedeni ile 8 milyon insanın yaşamını yitirdiği, bunların 7 milyonu kendisi tütün kullandığı halde 1 milyon kişinin kendisi kullanmadığı halde tütün dumanına maruz kaldığı için (pasif içicilik) öldüğü bildirilmektedir.”

Alkol kullanımının da birçok hastalıkla ilişkilendirildiğine işaret eden Gürkut, “Kanserler açısından en iyi bilineni alkol ile karaciğer kanseri arasındaki ilişkidir. Ancak alkol tüketiminin meme kanseri riskini artırdığına dair veriler artmaktadır. Ayrıca sigara içen kişilerin eş zamanlı alkol kullanmasının sinerjistik etki ile baş-boyun kanserlerinde artışa sebep olduğu da bilinmektedir. Kanser riskini azaltmak için alkol kullanmamalı veya kullanımını sınırlandırmalıyız” dedi.

“Sağlıklı beslenmek, sağlıklı bir yaşam sürmek için çok önemlidir” diyen Gürkut, “Kanserler açısından ne yediğimiz kadar ne yemediğimiz de çok önemlidir. Düşük yağlı, taze meyve sebzeden, baklagiller ve tahıllardan zengin bir beslenme, kırmızı et tüketimini azaltıp beyaz eti (balık -tavuk) artırmak önemlidir. Ülkemize ait Akdeniz tipi beslenme sadece kanserler değil kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon gibi kronik hastalıklar açısından da tavsiye edilmektedir. Diğer yandan yiyeceklerimizi nasıl sakladığımız ve nasıl pişirdiğimiz veya hazırladığımız da önemlidir. Kızartma yerine haşlama ve ızgaralara ağırlık vermek tavsiye edilmektedir” dedi.

Sağlıklı beslenmek kadar sağlıklı bir vücut ağırlığını korumanın da birçok hastalık gibi kanser açısından da önemli olduğunu belirten Gürkut, obezite yani fazla kilolu olmanın meme, rahim, kalın bağırsak, yemek borusu kanseri gibi birçok kanser ile ilişkilendirildiğine işaret etti.

İdeal vücut ağırlığını korumak için beslenme kadar hareketli bir yaşam sürmenin de etkili ve faydalı olduğunu belirten Gürkut, “Düzenli yapılan egzersizlerin bizi birçok hastalıktan olduğu gibi meme, prostat, rahim ve bağırsak kanserleri gibi kanserlerden de koruduğu, hatta kanser hastalarının fiziksel aktivitelerinin artırılmasının sağ kalımlarını artırdığı da bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir” dedi.

Gürkut, kansere yol açabildiği bilinen belirli enfeksiyon ajanlarının olduğuna işaret ederek, Hepatit B ve Hepatit C virüslerinin karaciğer kanserine neden olurken Human Papilloma Virüsünün (HPV) ise rahim ağzı kanseri, baş-boyun kanserleri ve genital bölge kanserlerinin temel etmeni olduğunu, bunlar dışında Helicobacter Pilori isimli bakterinin mide kanserine neden olduğunun da bilindiğini kaydetti.

Gürkut devamla şunları kaydetti:

“Günümüzde Hepatit B aşısının yaygın kullanımı ile bu virüse bağlı karaciğer kanseri sıklığı değişmektedir. Hepatit C’ye karşı henüz aşı mevcut olmamakla birlikte kan ve cinsel yolla bulaşan bu virüsten korunmak da önemlidir. HPV ise direkt temas ve cinsel yolla bulaşmakta ve yaygın olarak görülmektedir. Günümüzde HPV’ye karşı etkili aşılar mevcuttur ve 9-26 yaş arası hem kızlara hem de erkeklere önerilmektedir. HPV aşısının yaygın uygulanması ile özellikle rahim ağzı kanserlerinde yüzde 70’e yakın azalma hedeflenmektedir.”