Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaya koyduğu irade ile Kıbrıs sorunu yeni bir boyut kazanmış durumda.

Ve böylesi bir irade karşısında ise hem panik hem de siyaseten hazımsızlık sergileyen ise 1963 yılından beri Kıbrıs Cumhuriyetini tek taraflı işgal eden Kıbrıslı Rumlardan bir başkası değil.

Toplumlararası görüşmelerin başladığı tarih 1968.

O gün doğanlar bugün 52 yaşında.

Yarım asrı geçen süresi ile diplomasi tarihinin en uzun devam eden sorunu olarak Kıbrıs dünya siyasi tarihinde yerini aldı.

Ve yarım asırdır masadan hep kaçan sadece ve sadece Kıbrıslı Rumlar oldu.

Aksini iddia edenlerin ise ideolojik körlük ile hareket ettiği ve/veya Kıbrıs sorununun diplomasi tarihine not olarak düşen realitelerden uzak konuyu değerlendirmeye çalıştıkları apaçık ortada.

“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın” en basit bir o kadar da en acı örnek olaylarından biri Kıbrıs sorunu.

Küçük bir hatırlatma yapmak ise yakın tarihe ve geleceğe karşı bir sorumluluk.

“Anlaşma istemeyen taraf Türk tarafı ve Kıbrıs Türk sağ partileri ile liderleri olmuştur” suçlamalarına inat Kıbrıs sorununun çözümüne dair bugüne kadar imza atan liderler ise 1977-79 Doruk Anlaşmalarına ile 1986 De Cuellar Belgesine Rauf Denktaş ve 11 Temmuz belgesine ise Derviş Eroğlu’nun olduğu da tarihe not düşülmesi gereken bir olgu.

Böylesi bir olgunun somut varlığı ile devam eden görüşme ve müzakere sürecinde anavatan Türkiye ile birlikte ayni dili konuşan ve ayni pencereden bakabilen bir Cumhurbaşkanı olarak Ersin tatar’ın da seçimlerden galip çıkması artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağının da ilk işareti.

Tıpkı Güzelyurt ve Maraş için de artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gibi.

Ve geçen 52 yıllık görüşme ve müzakere dönemi boyunca da anlaşma olması durumunda Rumlara verilecek diye sürekli masada olan Güzelyurt ve Maraş’ın da kaderi artık değişmek üzere.

Güzelyurt merkezine yapılan üniversiteden bile Rum tarafının rahatsız olduğu ve bir önceki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya böylesi bir hazımsızlığı ilettikleri o dönem fısıltı gazetesinde konuşulması Rum tarafının bakış açısını bir kez daha gözler önüne sermesi açısından ayrıca önemli.

Ve Güzelyurt’a üniversite yapılmasını bile masadan kaçmak ve kalkmak için bahane olarak kullanan Rum tarafının Maraş açılımı ile birlikte yaşadığı şok ve hayal kırıklığının boyutu ise tahmin edilenden de öte.

Ve böylesi bir panik halinin ilk somut göstergesi ise kısa bir süre önce Rum lider Nikos Anastasiadis’in Taşınmaz Mal Komisyonuna başvuru yapan Maraşlı Rumların vatan haini ilan edileceğini açıklamış olması.

Maraş kartını görüşmeler başlamadan önce oyuna sokan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve anavatan Türkiye’nin stratejik hamlesi ile görüşmelerin seyrinin değişeceği yeni bir dönem başlamış durumda.

Maraş’ta atılacak ciddi ve kararlı adımların görüşmelerin seyrini değiştirmesi ve belki de müzakere masasında yeni bir dönemi başlatacak anahtar görevi de görecek olması yanında Kıbrıs Türk tarafı ve anavatan Türkiye’nin stratejik hamleleri ile uluslararası hukuk ile ters düşmeden küresel sermaye ile yatırımcıların da Maraş’a yeniden hayat verecek devinimi başlatması artık bir halay olmaktan çıkmakta.

Ve böylesi bir yeni dönemin de Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı çözümüne katkı yapacağı ise şüphe kaldırmaz bir gerçek.

Maraş’ta son sözü söyleyecek olan ise kararlılık ile ortaya konan yeni bir politik duruştan başkası değil.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.