KIBRIS TÜRK BAROLAR BİRLİĞİ: “ŞARTLI TAHLİYE DAHA KAPSAMLI YASAYLA DÜZENLENMELİ"

 Kıbrıs Türk Barolar Birliği, “şartlı tahliyenin daha kapsamlı bir yasa ile düzenlenmesi ve cezaevi içerisindeki hak ihlallerinin bir an önce sona erdirilmesi” için gereken adımların atılmasını talep etti.
Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı yaptığı yazılı açıklamada, Merkezi Cezaevi’nde son birkaç gündür yaşanmakta olan ve mahkumların açlık grevi başlatması kadar ciddi bir boyuta ulaşan gelişmelerin, uzun zamandır konuşulması gereken bir problemi de gündeme taşıdığını belirtti.
Anayasanın 14. Maddesi’nde düzenlenen “Kişi Dokunulmazlığı” hakkının, kimseye eziyet ve işkence yapılamayacağını, kimsenin insanlık onuruyla bağdaşmayan bir muameleye tabi tutulamayacağını ifade ettiğini hatırlatan Esendağlı, bu hak çerçevesinde değerlendirme yapıldığı zaman, gerek polis hücrelerindeki, gerekse cezaevindeki yaşam koşullarının insanlık onuru ile bağdaşmadığının ortaya çıktığını savundu.
Esendağlı, cezaevinin kapasitesinin 170 kişi; şu anki mevcut tutuklu ve hükümlülerin sayısının ise 550 kişi civarında olduğunun ifade edildiğini, bu rakamın bile, “yemek – temizlik – barınma – sosyal aktivite – sağlık” gibi noktalarda birçok hak ihlalinin yaşanmasına neden olduğunu kaydetti.
Bu koşulların sadece mahkum ve tutuklular için değil, aynı zamanda cezaevinin güvenliğini sağlayan gardiyanların çalışma güvenliği için de sıkıntıları beraberinde getirdiğini belirten Esendağlı, birçok defa gardiyanların iş yaşamındaki insani olmayan çalışma koşulları için grev yapma yoluna gittiklerinin de bilindiğini ifade etti.
“Ceza adaletinden bahsederken, mahkum olan kişilerin cezalarını çektikleri sürecin nasıl işletilmesi gerektiği hususu karşımıza çıkmaktadır” diyen Esendağlı, “bu hususun beraberinde erken tahliye uygulamalarını getirdiğini, mevzuattaki uygulamanın, cezasının belli bir kısmını çeken mahkuma (cinsel tecavüz dışında), Şartlı Tahliye Tüzüğü çerçevesinde cezasının geri kalanını cezaevi dışında çekmesine imkan tanıdığını” belirtti.
Barolar Birliği olarak bu konuda yaptıkları çalışmaların neticesinde, tüzüğün ve uygulamalarının adalet ile bağdaşmayacak şekilde keyfilik barındırdığı yönünde olduğunu ifade eden Esendağlı, “Şartlı Tahliye kararını verecek kurulda savunma adına herhangi bir kişi bulunmamaktadır. Genellikle siyasi atama sonucunda oluşturulan makamlar ve savcılık temsilcilerinden oluşturulan heyet içerisine, ya başvuru yapanın avukatı ya da Barolar Birliği tarafından atanacak bir avukatın olmasının elzem olduğu değerlendirilmektedir. Buna ek olarak mahkumların dile getirdikleri keyfi kararlar verildiği iddiasının önüne geçecek bir uygulama da, kıstasların daha net ve olabildiğince kesinlik içerecek şekilde düzenlenmesidir. Şu anda bu tip kararlara karşı itiraz edilmesi neticesinde, yine aynı kurul değerlendirme yapmaktadır” dedi.
Esendağlı, söz konusu uygulamanın da hukuk devleti ile bağdaşmasının mümkün olmadığını belirterek, dünyadaki pek çok ülkede, bu kararları mahkemelerin verdiğini ve kararlara karşı yargı yolu bulunduğunu söyledi.
Ayrıca şartlı tahliyenin bir beraat kararı olmadığının da bilinmesi gerektiğini dile getiren Esendağlı,  esas amaç olan, mahkumun cezaevi dışında ıslah edilmesi ve yeniden topluma kazandırılması için ne gibi önlemlerin alınması gerektiğinin de Tüzük içerisinde belirlenmediğine işaret etti.
Esendağlı, Barolar Birliği olarak, yaşanan sorunla ve çok ciddi bir insani durumu ve en temel hak olan yaşam hakkını ilgilendiren açlık grevi olayı ile ilgili olarak çözüm üretilmesi için her türlü katkıyı koymaya ve bu anlamda gerek duyulması halinde arabuluculuk dahil her türlü aktif görevi üstlenmeye hazır olduklarını vurguladı.