Ankara’da kritik gün…

Ankara bizler için anavatanın veya anakaranın başkenti.

Ankara bizler için bir metafor, bir simge.

Ankara bizler için kutsal bir mabet.

Ankara bizler için sadece bir kent veya güç merkezi.

Ankara bizler için emperyalizme başkaldıran, imparatorluk geçmişini ve mirasını ulus devlet ile taçlandıran kahramanların kenti ve ayni zamanda Atatürkçülük mirasını siyasi rant oyunları ile tüketen, sömüren vizyonsuz ve dar gözlüklü “Batıcı” olmayı “Batılı” olmaya tercih eden siyasi merkezlerin ve politikacıların oyun alanı.

Ankara bizler için üzerinde oynanan uluslar arası oyunlar ile mücadele eden, Anadolu topraklarının mirasından aldıkları güç ile, inanç ile her zeminde savaşan serden geçti devlet adamlarının kalesi…

Ankara bizler için elçilik düzeyinde temsilciliğimiz olan dost ülkenin siyaset merkezi.

Ankara bizler için özgürlük ve bağımsızlık mücadelemizin destek bulduğu savaş alanı.

Ankara hem geçmişimiz hem geleceğimiz..

                                               ********

Ankara’da gerçekleşecek toplantıda hem geçmişimiz hem de geleceğimiz masada olacak..

Kıbrıs Türkü için anlamı derin ve tarifsiz olan Ankara’da yine bizler için son derece önemli olan konu başlıkları masada duruyor.

Kıbrıs ve Kıbrıs Türkü’nün Devlet çatısı altında yaşama ve bir Devleti tüm organları ile yaşatıp olgunlaştırması yolculuğunda  geçmişte yaptıkları veya yapamadıkları yanında gelecekten neler beklediği ve geleceğinin ile Devletinin temellerini daha sağlam bir zeminde güçlendirmesi için neler yapılması gerektiği konuşulacak kritik toplantıda...

KKTC Başbakanı Ersin Tatar ile Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay bugün Ankara’da son derece kritik bir toplantı ile Kıbrıs Türklerin geleceği yanında iki devlet temelinde Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC ilişkilerinin de geleceğinin nasıl ve hangi yönde seyredeceğinin de belirleyicisi olacaklar…

Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar Kıbrıs Türkünün her zaman yanında oldu..

Ekonomik gücü ile paralel olarak tüm projelerimize, Kıbrıs Türklerinin Devleti, KKTC’nin tüm kurum ve organları ile gelişmesi yönünde desteğini hiçbir zaman esirgemedi.

Biz Kıbrıslı Türkler kısır tartışmalar ve çekişmelerimiz içerisinde Akdeniz’in kuzeyinden gelen destek ve katkının karşılığını verebildik mi?

Gereğini yapabildik mi Devletimizin güçlenmesi adına, bitirilmesi gereken projelerde veya çağa ayak uydurma adına ekonomik reformları veya kamu maliyesini disiplinize edecek önlemleri almak adına ortaya siyasi irade koyabildik mi?

Daha açık soralım; siyasi bedel ödeme pahasına yapılması gerekenleri başlatmak ve Kıbrıs Türklerinin devleti KKTC’nin kamu maliyesi ve ekonomisi için bugün gerekeni yapmaya kaçımızın ya da hangilerimizin cesareti var?

Türkiye Cumhuriyeti artık kardeş devlet KKTC’den bunu görmek istiyor..

Birlikte gelişerek çağa ayak uydurmanın gereklerini ortaya koymamızı bekliyor..

İç siyasete odaklı yaşamak,  yeniden seçilebilmek, herkese şirin görünmek ve her kesimden oy alabilmek güdüsü ile hareket edip Lefkoşa’da başka Ankara’da başka konuşmak bizleri sadece politikacı yapar, Devlet adamı yapmadığını anlamamız gerekiyor ve bunu bir vizyon olarak da ortaya koymamız gerekiyor…

İtiraf etmek güçtür ve kolay değildir elbet ama KKTC devletinin kurulduğu günden beri “Akdenizin Şımarık Çocuğu!” olmaktan da öteye gidemedi siyaset dünyasındaki kanaat önderlerimizin çoğu…

Ankara’da Lefkoşa’yı, Lefkoşa’da ise Ankara’yı şikayet etmek üzerine kurdular siyasetteki yaşamlarını..

Devletin makamları politikacılar için değil Devlet adamları için olduğunu kavramanın vakti geldi de geçiyor…

Ankara’da bugün gerçekleşecek kritik toplantı ve görüşmelerde masada yol haritası belirlenmesi veya yol haritasının uygulanması beklenen konu başlıklarının ötesinde en çok da Devlet adamlığımızın olması beklenecek…

Ankara’daki Devlet adamları ile bürokratlarında zaman zaman hataları olmuştur elbet…

Ancak unutulmamalıdır ki Ankara hem geçmişimiz hem de Lefkoşa ile birlikte geleceğimiz olmaya devam edecek…