Kıbrıs Türk soluna dair klişe bir cümledir ve  sayısız bilimsel tezlere konu olabilecek bir derinliktedir de ayni zamanda “Dava mı İdeoloji mi ?” ikilemi veya çelişkisi….

Rum tarafının ve güney komşumuzun siyasi kanaat önderlerini ve partilerinin elini güçlendiren vazgeçilmez  bir  iç politika malzemesidir de…

Tıpkı politikasını ve söylemlerini yıllarca Rauf Raif Denktaş’ın üzerine kurmuş olan ve geleceğe dair hiçbir politika üretmeden varlığını sürdürmesini ona karşı muhalefet ile yürüten Kıbrıs Türk solu gibi..

Akdeniz’in suları ısınırken, ada satrancında taşlar yeniden dağılırken Kıbrıs Türk siyasetinde Kıbrıs meselesine dair farklı sesler ve duruşlar  yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimine de endekslenerek kendini belli etmeye başladı..

Ve tartışmaların da diplomatik nezaket çerçevesinde başladığını söylemek çok yanlış bir tespit olmaz..

Kamuoyunu meşgul etmeye başlayan farklı tartışmaların ve açıklamaların tek ortak yanı ise tarafların Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik mevzi kazanma veya köşe kapmaya yönelik strateji içerisinde olmaları…

Kıbrıs Türk toplumu süreç ile ilgili kafa karışıklığı, akıl ve vicdan tutulmasını da içerisinde barındıran sayısız sorunun cevabını merak ediyor yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde…

Hükümetin büyük ortağı ve Kıbrıs Türk siyasetinin merkez sağın en büyük partisi UBP Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik aday çıkaracak mı veya çıkarabilecek mi?

Küçük ortak HP’nin Genel Başkanı Kudret Özersay Kıbrıs Türk sağının çatı adayı olacak mı ve olabilecek mi?

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Türkiye ile uyumlu çalışmaya inanıyor mu ve toplumun sağ kesimini buna inandırabilecek mi?

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman aday olma ihtimali Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın keyfini kaçırıyor mu ?

DP eski genel Başkanı Serdar Denktaş’ın aday olması sağ oyları böler mi veya sol kesimde öne çıkacak aday karşısında  sağ kesimdeki boşluğu doldurur mu?

YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı aday çıkmazsa sürpriz isim olarak Sibel Siber YDP’nin adayı olarak oyuna tekrar girer mi?

UBP Onursal Başkanı ve eski Cumhurbaşkanlarından Derviş Eroğlu devreye girer mi ve sağ  kesim özellikle UBP toparlanıp meydanı boş bırakmaktan vazgeçer mi?

Görüşme masasındaki muhatabımız  Rum lider Nikos Anastasiadis sol kesimden bir adayın seçimi kazanmasını siyaseten tercih eder mi ?

Süreç ile ilgili cevap bekleyen sorulara sayfalar yetmez, şeytanın avukatlığını yapmaya da insanın ömrü yetmez yetmesine de sormadan da edemiyor insan …

Rum tarafının “çözümsüzlük çözümdür” siyasetinin gerçek mimarı olduğu ve ustaca bu politikasını sürdürdüğünü ne zaman kabul edeceğiz?

Türkiye ile iki eşit ve müttefik devlet olarak zaman zaman yol haritası ve kırmız çizgilerde küçük sapmalar olsa bile Kıbrıs sorununa dair müzakereleri de politikaları da birlikte yürütmek gerektiğinin farkına varılacak mı daha doğru bir ifade ile kapalı kapılar ardından kabul edilen bölesi bir duruş toplum önünde de artık ifade edilecek mi?

KKTC Meclisinin aldığı kararların bağlayıcı olduğunu veya diğer bir ifade ile Cumhurbaşkanı ve Görüşmecinin bahse konu kararlardan bağımsız hareket etmemesi gerektiği idrak edilebilecek mi?

Müzakerelerin açık uçlu olmaması gerektiği noktasında partiler üstü bir duruş ile ortak akılda buluşma becerisi gösterilebilecek mi?

Türkiye’nin garantörlüğünün devamını ve Türk ordusunun karşılıksız asker çekmesini tartışmaya bile açmanın bizleri ne gibi tehlikeler ile karşı karşıya bırakacağının farkında mıyız?

 Kıbrıs Türk siyaseti üzerinde bir tür sorgulanmadan Soğuk Savaş dönemi politikalarının ve kısır siyasetlerinin bir ürünü, bir dayatması olarak hala varlığını devam ettiren tüm ezberleri bozabilecek cesaretimiz var mı?

Kıbrıs Türk toplumunun geleceğine mi körü körüne kopamadığımız ideolojilere ihanet etme  arasında siyaset yaşadığı kısır döngüden ne zaman kurtulacak?

Cumhurbaşkanlığına aday olacak olan siyasi kanaat önderlerinin kaçının merak edilen sorulara doyurucu ve ülke gerçeği ile toplum beklentisine dair cevaplar vereceğini hep birlikte izleyip göreceğiz…

Dava mı ideoloji mi ikilemini tarihin tozlu sayfalarında bırakmamızın zamanı geldi de geçiyor bile..

Çünkü tek bir Kuzey Kıbrıs ve tek bir Türkiye var, ötesi de berisini de düşünmek Kıbrıs Türk toplumu ve Türk halkının geleceğini ipotek altına koymaktır…

Tıpkı bir yanda körü körüne anlaşma istemek ve Türkiye’yi tarihsel bağlarımız ile ortak geçmişimiz olan sonsuz bir müttefik değil de düşman olarak görmek ve  diğer yanda da sürdürülebilir bir yeni ortaklığa sırt çevirmek gibi…

Çanlar kimler için çalıyor?

Varın gayri siz düşünün…