BAŞYAZI

 ÇOCUKLARIMIZDAN ELİNİZİ ÇEKİN

Gençlerimiz.

Hepsi pırıl pırıl, zehir gibi beyinler derler ya, öyle işte.

Memleket dedikleri bu toprakların geleceği, onlar.

Yurtdışında eğitimlerini tamamlayarak daha güzel bir ülke ve dünya için yürekleri atanlar da, onlar.

Koronavirüs salgını sonrasında kimisi ülkesine gelmek için yollara düştü, kimisi eğitim gördüğü ülkelerde kalmayı tercih etti.

Hepsi bizim çocuğumuz.

Canımız, kanımız, dünümüz, bugünümüz ve en çok da geleceğimiz olan çocuklarımız.

Bu toprakların çocuğu, onlar.

Ve bu toprakların yarını için inançlarının ve bağlılıklarının en fazla artacağı gün bugün değil de hangi gündür?

Çocuklarımızın üzerinde gezen koronavirüs tehdidinden öte başka kara bulutlar da var.

Yüreklerini ve zihinlerini, memleket toprağına dair inançlarını ve bağlılıklarını tehdit eden.

Koronavirüs salgınına dair ilk günlerin sorumluluğundan ve partiler üstü duruşundan çok uzakta, bugün Kuzey Kıbrıs’ın siyasi kanaat önderleri.

Bu toprakların nasıl yönetilmemesi gerektiğini de en acısını yaşatarak, öğretiyoruz gençlerimize.

Dün parti rozetlerini çıkaranlar, tüm toplumu tehdit eden koronavirüs salgını ile mücadeleyi iç siyasete alet etmeyenler, bugün bu toprakların geleceğine ihanet içerisindeler.

Empati yapmak da artık çare değil.

Yapamadığınız da ortada zaten.

“Kimdir be bunlar” diye haykırmak, yeri göğü yırtarak isyan etmeye çok yakın, yürekler.

Bu topraklar ile geleceği birbirine küstürmek kimsenin hakkı değil.

Mesele, birkaç ebeveynin deniz manzaralı oda şımarıklığı da değil.

Memleketlerine dönen çocuklarımıza yaşatılanlardır, ama mesele.

Mesele, sizlerin çocuklarımızın üzerinden birbiriniz ile kavga etmenizdir.

Koronavirüs belasından kaçmak için doğdukları topraklara gelen çocuklarımızı, iç siyasete ve siyasi hırslarınıza meze yapmanızdır, mesele.

Beceriksizlik bile değil aslında tüm yaşananlar.

Hadsizlikten de çok ötesi, aslında yaşatılanlar.

Alsancak Belediye Başkanı Fırat Ataser’in akıllara zarar açıklaması, çocuklarımıza vebalı muamelesi yapılması kamu vicdanında derin yaralar açarken Hükümet ortaklarının siyasi rant elde etmek adına birbirleri ile yarışmalarını da not etmeli bir kenara.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın da durumdan vazife çıkarması, unutulmamalı.

Kabine içerisinde bazı Bakanların, karantina olarak kiralanacak tesislerin Milli Eğitim Bakanlığına bağlı öğrenci yurtları mı yoksa Turizm Bakanlığına bağlı oteller mi olmalı kavgasının sonuçlarından biri değil midir, yaşanan rezalet.

Halbuki, ne güzel başlamıştı her şey.

“Bir musibet bin nasihatten iyidir” misali partiler üstü bir konsensus ile başlayan koronavirüs ile mücadelede, aslında kimsenin de samimi olmadığı bugün gün gibi ortada.

Ve gizli ajandalar ve hesaplar bugün daha çok anlaşılır olmakta.

Siyasi kavgalar da yine olan bu toprakların insanına, bizlere olmakta.

Ve siyasetin çirkin yüzünün böylesi bir tehdit karşısında bile yoluna devam etmekten geri durmadığını yaşayarak bir kez daha anlıyoruz.

Yüzümüze çarpan acı bir tokat gibi.

Ama kabahatın büyüğü de, kabul etmek zor da olsa, aynadaki gözler değil midir?

Sizler, tüm siyasi kanaat önderleri, en iyisi ne yapın biliyor musunuz?

Her şeyi bir tarafa bırakın ve “ÇOCUKLARIMIZIN ÜZERİNDEN ELİNİZİ ÇEKİN.”

Ve sakın ola, seçim zamanı da kapıları çalmaya kalkmayın.

Koronavirüs nasıl ki kaderimiz değildir, sizlerde artık kaderimiz olmamalısınız.