Doktor..
Bizim ve bizden önceki nesil en azından hiç yoktan Şırnak’tan ilerdeydi. Yüksekler tıp işlerini, bi’altı matematik, fizik ve kimya işlerini, topçular da spor akademisini seçer ve de dereceyle mezun olurdu. O dönemde el’âlemin derdi bizi germezdi! Sevgi zemininde salt paylaşma, dayanışma ve de yardımlaşma olayları vûkû bulur, herkes karınca kararınca bi’mesleğe kapağı atardı. Tabii o dönemlerde esas kapak devlet işiydi. Göç Yasası öncesiydi. Biraz partili, biraz da partisiz ama seçim meydanlarındaki bayrakçı arkadaşlar ‘Gülseren Tıp Fakültesi’ olarak adlandırılan askerlik hizmeti sonrası hemencecik devlet işine girerdi. Bazı arkadaşlar memur görevine, bazıları da işçi statüsünde görev alır; biraz 13’ncü maaş, biraz bayram seyran harçlığı sayesinde yuvarlanıp giderelerdi. Zaten Kıbrıslı’nın ilk işi evladına ev yapmaktı mâlum. E ev ve araba işi hâl’lolunca ötesinde de biraz tatil, biraz da geçinecek kadar maaş yeterdi. E yine bizim dönemin IQ cinsinden dâhileri ne durumdaydı? Onlar da genelde tıp fakültelerini yazar; genelde de bir ayağı devlet hastanesinde, diğer bir ayağı devlet’ten özel kliniğine sobeletilmiş hastalarla haşır ve de neşir olurlardı. E tıp doktorluğu o zamanlar bugün’e göre daha çok revaçtaydı. O dönemki görüşe göre doktor; ideal damattır. Herkes kızını doktora gelin vermek ister. Her gelin adayı da doktoru en ön sıraya koyardı. Başka meslekten evlenenler de geçmiş zamana ait “beni ne doktorlar istedi de vermedim filan” derlerdi. Herkes çocuğunu doktor yapmak ister. Herkes otomobilini doktordan almak ister. Sanırsın ki doktor ileri sürücü tekniklerinden yüksek takdir’le mezun oldu. Bir mal satışı oldu mu talep edenler arasında doktoru en ön sıraya koyardık. Herkes evini doktora kiralamak ister. Anlayacağınız ‘doktor civanım’ hepimizin gözdesiydi. Ona kral muamelesi yapar, onu baş tacı yapardık. İşte geçmişte durumlar aynen bu yöndeydi. E şimdiler de bu popçular ya da topçular geçerlidir. 8, bilemedin 10 diplomalı Avrupa’nın en ünlü spor hekimlerinden Doç. Dr. Ulaş Yavuz dostum bile fi tarihinde “hekim olacağıma topçu veya popçu olsydım keşke” demişti şakayla karışık. Aslıında ne şakası, hoca haklı. Sporda 2014 yılı itibaren çok kazananlar listesi göz’attık az önce; Yıl itibariyle Filipinli boksör Manny Pacquiao 41.8 milyon USD... Amerikan Futbolu yıldızlarından Matt Rayn 43.8 milyon USD... Tenisçi Rafa 44.5 milyon USD... Golf dünyasının önemli isimlerinden Phil Mickelson 53.2 milyon USD... Federer Ekselansları 56.2 milyon USD... Efsane golfçü Tiger Woods 61.2 milyon USD... Basketçi Kobe 61.5 milyon USD... Uzaylı Messi 64.7 milyon USD... Basketbolun yeni öldürücüsü Lebron James 72.3 milyon USD... Portekizli super yıldız Cristiano Ronaldo 80 milyon USD... Ve şu anda dünyanın en çok kazanan sporcusu Floyd Mayweather geçen yıl itibariyle tam 105 milyon USD çakmış. E bu arkadaşlar yanında ‘en çok kazandıran spor dalları’ hangisi? Kriket (ki oyuncu aylıkları ortalama birkaç milyon USD), buz hokeyi (ortalama yıllık 5 ile 10 arası), tenis (ki iyileri ortalama yılda 10 milyon USD), golf (ki Tiger artık spordan USD cinsinden milyarder), insan zengini futbol ve basketbol (sadece yıllık 10 cep harçlığı), Amerikan Futbolu (iyileri yıllık 15’e oynar), Formula 1 (iyileri yıllık 30-50’ye direksiyon başına geçer) ve boksta iyileri 50 milyon USD üzeri’ne yumruk çakıyorlar. Sonuç mu? Eskiler “Doktor Civanım, ne istersen alayım” derdi. Bizim nesil sonrası da artık ille de topçu istiyor. Neyse, zenginin parası yine bizi gerdi. Çok da germeden bye bye...