Yeşil Barış Hareketi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, doğal dengeleri ve iklimi alt-üst eden plastik kirliliğine son verilmesi çağrısında bulundu.
Çevre Günü’nün bu yılki temasının “Plastik kirliliğine son” olduğunun belirtildiği açıklamada, sadece okyanuslarda bir yılda biriken plastiğin dünyanın etrafını dört kez dönebilecek miktarda olduğu belirtildi.
Dünyadaki insan sayısının 8 milyarı geçtiğinin aktarıldığı açıklamada, insanların son birkaç asırdır “modernleşme” ve “kalkınma” adı altında yaptığı aşırı faaliyetlerle doğa ile uyumlu yaşamayı unuttuğu kaydedildi. Açıklamada, “İnsan ve doğa arasındaki var olan ilişki, ekolojik sistemin de bir parçasıdır ve birbirlerini etkilemektedir. İnsanın yeryüzünde yaşamaya ve diğer varlıkları hiçe sayarak kendine ait yapay çevre oluşturmaya başlamasından bu yana, insan ve doğa arasındaki denge, önce doğal yaşam dengelerinin bozulmasına neden olmuş, ardından da dönüp insan aleyhine giderek artan felaketler yaratmaya başlamıştır. Biz de şu küçücük adamızda, 20 yıl gibi çok küçük bir zaman dilimi içinde bunun en aşırı örneklerinden birini yaşamaktayız.” denildi.
1950 yılından bugüne 9.3 milyar ton plastik üretilerek yaklaşık 7 milyar ton atık çıkarıldığının ortaya konduğu açıklamada, dünyada bir dakikada 1 milyon plastik su şişesi satın alındığı ve her yıl 5 trilyon tek kullanımlık poşet tüketildiği aktarıldı. “Okyanuslarda bir yılda biriken plastik dünyanın etrafını dört kez dönebilecek miktarda olup, tamamen çözülene dek 1000 yıl boyunca varlığını sürdürmektedir.” denilen açıklamada, plastiklerin zararlarından bahsedildi.
Çevre hakkına işaret edilen açıklamada, “Çevre hakkı, çevrenin herkesin ortak varlığı olduğu temeline dayalı eşitlik ilkesinde yükselen bir haktır. Bu hak sadece insanlara ait değildir ve bu hakla ulaşılmak istenen, doğayı sömürü değil, uyum temelinde bugünkü ve gelecek kuşaklar için yaşamaya elverişli kılarak herkesin ondan eşit yararlanması hedefidir.” ifadeleri kullanıldı.
-“ Bilinçsizce çevreye atılan plastik pet şişe doğada 400 yılda çürür”
“Bütün insanların ve doğadaki diğer canlıların ortak varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirilmesi, ülkemizin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerinin korunarak, bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak düzenlemeler ve alınacak önlemler ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle uyumlu olarak belirli bilimsel, hukukî ve teknik esaslara göre düzenlemelidir.” denilen açıklamada, Bilinçsizce çevreye atılan plastik pet şişenin doğada 400 yılda, plastik kaplı karton süt kutularının 5 yılda, naylon kumaşların 30 ile 40 yıl arasında, plastik içeren ayakkabıların 25 ile 50 yıl arasında, sakızın 5 ile 25 yıl arasında, sigara izmaritinin ise 1 ile 2 yıl arasında ancak çürüdüğü kaydedildi.
Açıklamada şöyle devam edildi:
“Plastikler, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların rafine edilmesi ve işlenmesiyle üretilir. Bu süreçler enerji yoğun ve karbon salınımı yüksek olduğu için, plastik üretimi sırasında büyük miktarda sera gazı (özellikle karbondioksit) salınımı gerçekleşir. Plastik atıkların aşırı birikimi, geri dönüşüm ve atık yönetim sistemlerini zorlaştırır. Plastiklerin üretimi, kullanımı ve atık yönetimi süreçleri, karbon emisyonlarını artırmakta ve iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir engel oluşturmaktadır. Plastik atıkların doğada zamanla parçalanması veya yakılması sırasında, özellikle kontrolsüz yakım durumlarında, karbon dioksit ve metan gibi sera gazları salınımı artar. Ayrıca, plastiklerin bozunması sırasında ortaya çıkan mikro plastikler, ekolojik dengeyi olumsuz etkileyerek iklim üzerindeki dolaylı etkileri de artır. Son yıllarda iklim değişikliği nedeni ile aşırı hava olayları; sıcak ve soğuk hava dalgaları şiddetli fırtına ve yağışlar, orman yangınları tüm dünyada can kayıplarına yol açmaktadır. Ülkemizde de son zamanlarda artan aşırı yağışlar sonucunda sel ve toprak kaymaları sıklıkla yaşanmaktadır.”
Ülkedeki en büyük eksikliğin, bütünsellikli bir “çevre politikası” yokluğu olduğunun kaydedildiği açıklamada, daha fazla geç kalmadan doğa ve kamu yararını gözeten, halk sağlığı ve çevrebilim ilkelerine uygun şekilde, ilgili kurumlar, meslek odaları ve bireylerin katılımıyla belirlenecek, kısa, orta ve uzun vadeli planlar içerecek “çevre politikaları” oluşturulması istendi. Bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasının sağlanması gerektiğinin belirtildiği açıklamada, kirletmemenin ise yapılabilecek en basit ve en kolay eylemlerden biri olduğu vurgulandı.
Açıklamada, “Dünyamızın doğal kaynakları için geri dönüşü olmayan kritik eşiğe yaklaşmakta olduğu da düşünülerek, sağlıklı bir gelecek için hem bireysel hem toplumsal yaşamımızda önlemler almak çok ciddi bir zorunluluktur. Bu bağlamda, gerek ülkemizde, gerekse dünyada, hem kendi yaşamımızı hem de gelecek nesillerin yaşama hakkını sürdürebilmeleri için tek tek her birey bu sorumluluğu paylaşıp, yönetimler üzerinde de baskı oluşturarak, bir an önce diğer canlıların yaşam alanlarını tahrip etmeyi durdurmalı, bugüne kadar yarattığımız tahribatları düzeltmek için kollarımızı sıvamalıyız. Unutmamalıyız ki doğanın şakası yoktur.” denildi.