TÜRKİYE-RUSYA GERGİNLİĞİ…
Son birkaç hafta da Türkiye ile Rusya ile oluşan gerginliğin boyutları her geçen gün değişik figürlerde tartışılmaya devam etmektedir. Yaşanılan bu süreçte Türkiye’nin haklı olduğunu dile getirmek ve bu haklılık sürecini de bazı detaylarla açıklamakta fayda görmekteyiz.
Kendi sın ırları içerisinde uçuş yapan yabancı bir uçağın uyması gereken kurallar bulunmaktadır. Defalarca uyarılan ve uyarılmalarına rağmen başka bir ülkeye geçerken de Türkiye sınırlarını ihlal eden Rus uçağının “ inadına uçuş” yapmak kaydıyla sınır ihlali yapması , Anavatan Türkiye uçakları tarafından da düşürülerek sorun başlamıştır. Bu olayın yaşanmasının üzüntüsünü yaşayan Türkiye, yaptığı hareketin de haklı tarafını savunmaktan da geri kalmamaktadır ki doğrusunu da yapmaktadır. Bu süreç içerisinde de başta Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu olmak üzere bir çok Anavatan yetkilisi Rusya ile hasım olmadıklarını dile getire dursun, Rusya tarafında da ekonomik yaptırım kararlarının yanında Rus gemilerinin Boğazdan geçerken silahlarını doğrultması gibi tahrik edici hareketlerde hoş değildir. Yani hasımlık anlayışı güdülmeden, uluslararası arenada hukuk çerçeveleri ihlal edilmeden daha ılımlı ve yapıcı bir hava izlenmesi gerekmektedir. Bu isteğimiz tabi ki Rusya Devletindendir.
Bu istekler dile gelirken sorulması gereken asıl soru “Rusya senin orada ne işin var”. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ında sorduğu gibi Bayır Bucak Türkmenleri ile Rusya’nın ne gibi bağlantısı olabilir, bölgenin hamiliğine soyunan savaş çığırtkanlığı yapan Rusya’nın Kırım’ı ilhak edişini unutmadık. Türkiye bu ilhak sonucunda bile Rusya ile hasımlık yapmadığı gibi politik dille gerekli rahatsızlıklarını ifade etmiş ve Rusya ile ilişkilerini devam ettirmiştir. Sen canın istedikçe ülke sınırlarını ihlal edeceksin istediğin yere bomba yağdıracaksın sonra da “ bunu ödeyeceksiniz “ diye beyanatlar vereceksin a Rusya ! Yok artık! Karşında eski Türkiye yok! Ayakları yere basan, dünya ülkeleri ile her alanda rahatça mücadele eden, ülke itibarını komşusunun bayrağı da olsa eğilip yerden alan ve saygısını da gösteren dünya gücü bir Türkiye var.
1914 yılında 2 Alman gemisi bir gün içerisinde isimlerini değiştirerek(Yavuz ve Midilli) gemi komutanları da Alman olan bu iki sözde Türk gemisini Rusya’ya göndererek Rus gemilerini vurması ve bu oyunun sonucunda da kendimizi 1. Dünya Savaşı müttefiki olarak Almanlar ile Rusya’nın karşısında bulduk. Bunun üzerine özür dilemek ve bizim alakamızın olmadığı anlatmamıza inanmayan Rusya, 3 adet savaş gemisini Zonguldak Limanına gönderip bombalamaya başladı. 12 adanın elimizden gitmesi, Grit olayları daha doğrusu Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü hep senaryolar üzerine gerçekleşmiş ve zayıf tarafımız olan planlama eksikliği ile bugünlere gelinmiştir. Ama artık 2023,2053 bile planlanıp hedefe doğru daha güçlü adımlarla hareket edilmektedir.
Bunları yazdık yazmasına ama olayın bir de farklı boyutundan bakıp değerlendirmek gerekecekse; uçaklar düştüğü zaman benim aklıma bazı soru işaretleri geldi. Uçağı acaba Türkiye isteyerek, önceden planlayarak mı düşürdü yoksa anlık bir hareket ile mi uçağı düşürdü. Yoksa Rusya bu oyunu kendi menfaatleri doğrultusunda planlayıp mı yaptı ya da anlık hareketle mi bu ihlalleri gerçekleştirdi.
Türkiye planladıysa ki zannetmiyorum çünkü; her zaman Rusya ile ilişkilerini hep olumlu yönde geliştirmek istediğini vurguladı. Dolayısı ile anlık “ yeter artık” diyerek bu hareket gerçekleştirdi. Yada
Rusya planlı bir hareket dahilinde sınır ihlalleri ile sabrımızı taşırdı. Bu düşünce daha mantıklı gelmektedir. Ama bunu planlarken de daha sonra ki manevralarını da planlamıştır. Dikkat edilmesi gereken konu da asıl budur. Savaşın çözüm olmayacağı gibi, insanlık ve savaş üzerinden de plan yapmak artık bu devrin icraatı olmadığını herkesin anlaması gerekir. Bekleyip göreceğiz.
Yrd. Doç. Dr. Güven ARIKLI
Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! KKTC’deki sol sendika ve örgütlerin ağzından düşürmediği “faşist” sözcüğünün dik alasının yaşandığı Güney Kıbrıs’ta yaşananlar ortadayken, Güney’e geçen Kıbrıslı Türkler’in ELAM yanlısı gruplarca saldırıya uğradığı polis kayıtlarına geçmişken, Rum çocukları Türk düşmanı olarak yetiştirilirken KKTC’deki bazı sözde sendikacılar ve işbirlikçisi sözde gazete yazarları, ahlaksızca saldırılarda bulunmakta, Kıbrıs Türk Halkı’na apaçık ihanet etmektedir.
Kıbrıs Türkleri’nin 50’lerden bu yana yapmaya çalıştığı, vatanını, namusunu ve yaşama hakkını korumaktan başka bir şey değildir.
Buna hukukta “meşru müdafaa” denir.
1963’te anayasa değişikliği talebiyle Akritas Planı’nı uygulamaya koyan Rumlar, 20 Aralık 1963 gecesi başlayan olaylarla 30 köye saldırı düzenlemiş, bu sayı kısa sürede 103 köyde katliama dönüşmüştür.
1950’lerden başlayarak sistemli bir şekilde Türk düşmanlığını eyleme koyan Rumlar, 16 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak kurulmasının ardından başlattığı dışlama ve soykırıma varan saldırılarını günümüzde de farklı boyutlarda sürdürmektedir.
KKTC topraklarında KKTC kimliği ile yaşamını süren bazı aklı evveller, hala Rumlar’la bir arada yaşama konusunda israr etmekte, Türk yönetimini akla hayale sığmayacak sözde suçlamalarla zor duruma düşürmeye çalışarak Rum yönetiminin uşaklığına soyunmaktadır.
Oysa genetiğinde Türk düşmanlığı bulunan Rumlar, hata üstüne hata yapmakta, insanlık dışı davranışlarına her gün bir yenisini eklemektedir.
Rum zihniyetini ortaya koyan son olayda, 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için KKTC’ye gelmek üzere yola çıkan Sırp çocuklar, sınırdışı edilmiştir.
Bu olay, Rumlar’ın fanatizmden öte “Türk düşmanlığı” ile yoğrulmuş olduğunu ortaya koymakta, Rumlar’ın gülümseme maskesi altında kin, nefret ve yoketme arzusu taşıyan duygular yattığı ortaya çıkmaktadır.
Toplam sayısı 12 olan 10-13 yaşlarındaki çocuklar, sınırdışı edilerek özel bir uçakla ülkelerine gönderilmiş, Kıbrıs’tan deport edilmiştir.
Gözyaşları arasında ülkeleri ülkesine dönen çocuklar ve yanlarındaki eğitmenler, yaşananlara bir anlam verememiş, Rum’un çirkin yüzünü onlar da yaşayarak öğrenmiştir.
Peki içimizdeki Rumcular?
Başta KTÖS yöneticileri ve yandaşları olmak üzere kendilerine “Rumcu” denildiğinde canı sıkılan ve yüzü kızaranlara bir kez daha seslenmekte yarar var..
Bu insanlık dışı olayı siz nasıl karşılıyorsunuz?
Gündemi değiştirmek için “TL’den vazgeçelim, Euro’ya geçelim” diyerek bu olayı geçiştiremezsiniz.
Türkiye’deki Anayasa değişikliği ile ilgili gerçek dışı söylemlerinizle de bu olayı geçiştiremezsiniz.
Ne söylerseniz söyleyin inandırıcı olamayacağını biliyorsunuz.
Onun için sus-pus olup, sesinizi çıkarmıyorsunuz.
Sayın Akıncı’nın yüzüne kapıyı çarpıp sigarasını tüttüren Anastasiadis’e de bir sözümüz var.
“Siz hangi çağda yaşıyor, hangi akla hizmet ediyorsunuz.”
Siz kendinizi ne zannediyorsunuz?
- HOCALI’YI UNUTMAYACAĞIZ 25.02.2018
- Dr. Küçük ve Denktaş 14.01.2018
- 21 Aralık, Maskelerin Düştüğü Gündür... 21.12.2017
- SİZ KARAR VERİN… 17.12.2017
- Bu Adam mı ? Arkadaş! 08.10.2017
- Barzani’ye Son İkaz 04.10.2017
- Avrupa Birliği yerine Türk Birliği 06.09.2017
- NE ZAMAN KENDİNİN FARKINA VARACAKSIN? 12.07.2017
- Dün, Dünya Basın Özgürlüğü Günüydü ! 04.05.2017
- Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! 20.04.2017
Yorumlar