SİZ KARAR VERİN…

Hıristiyan misyonerler emperyalizmin öncü kuvvetleridirler. Batı ülkeleri dini, yönetimin tamamen dışında bıraktıkları halde İslam dünyasındaki misyonerlik çalışmalarına büyük maddi katkıda bulunmaktadırlar. Misyonerliğin öncelikli amacı insanlara Hristiyanlık dinini tebliğ etmek değil, gelişmemiş üçüncü dünya ülkelerinin halklarının Batı ülkelerinin dünya üzerinde kurmuş oldukları sömürgeci yapıya tamamen teslim olmalarını ve başkaldırmamalarını sağlamaktır.

Bu arada misyonerler, söz konusu sömürgeci yapıyı tehtid eden tehlikeleri de ortadan kaldırmayı amaçlamaktadırlar. İslam dünyasında ki hristiyan misyonerlerin sadece din propagandası yapmakla kalmayarak bozgunculuk yapmaları da bu yüzdendir. Elinde İncil ile gezen siyahi insanları ve/veya Rum plakalı kızların kapı kapı gezip “Yehova Şehitleri “propagandasını yapmalarına kimse müsaade etmemelidir. Bu yazdıklarımı devletin yetkili organları da çok iyi bilmektedir. Günümüzde Müslümanların karşı karşıya olduğu meselelerin pek çoğuna onlar sebep oldular ve halen de sebep olmaya devam ediyorlar. Misyonerler geçmişte, Müslümanları hristiyan yapmakta başarılı olamayacaklarını anlayınca “İslam Birliği”ni ve Müslümanların İslamca yaşantılarını bozmak için değişik bir yol tuttular. Dolayısıyla Müslümanlar arasında kavmiyetçilik, liberalizm vs. gibi fikirleri yaymaya başladılar. Bugün Müslümanlar arasında yaygın olan gayrı İslâmi düşüncelerin çoğu onların ürünüdür.

Bugünkü hristiyanlığın asıl vatanı durumunda olan Avrupa ve Amerika’da din büyük oranda arka plana atıldığı, hristiyanlığın kuralları tümüyle unutulduğu halde, misyonerler çalışmalarını İslam ülkelerinde ve geri kalmış durumdaki Afrika ve Asya ülkeleri üzerinde yoğunlaştırmaktadırlar. Böyle yapmaları emperyalizmin çıkarlarına hizmeti amaç edindikleri yolundaki iddiamızı doğruluyor. Emperyalizmin desteği ile çok büyük bir maddi güce sahip olan kilisenin sömürge durumundaki ülkelerde yürüttüğü çalışmaları aksatmamak için kendi vatanını ihmal etmesi boşuna değildir.

Sahip oldukları dokunulmaz ve özerk statüyü çok iyi değerlendiren kilise otoriteleri kendi vatandaşlarına “din” konusunda pek söz geçirememekle beraber, üçüncü dünyada faaliyet göstermek üzere büyük bir sermaye desteğine sahiptirler. Özellikle Afrika ve Uzakdoğu gibi istismar edilmeye çok uygun yerlerde misyonerler, sınırsız ekonomik imkânların yanında batı ülkelerinin ve mevcut kukla rejimlerin askeri ve siyasi desteğiyle çalışmaktadırlar. Bugün dünyada hristiyan bir azınlık tarafından yönetilen Müslüman ülkelerin sayısı az değildir.

Bizim farkında olmadığımız yada işimize gelmediği ise bizim etnik kimliklerimizi bazı sözcüleri ile ön plana çıkartıp yanında da din ayrıştırıcılığı ile içimize nifak tohumları sokmaya çalışmalarıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Müslüman bir devlet olmakla beraber halkı da Müslümanlığı benimsemiştir. Hatta öyle benimsemiştir ki kandillerde bile resmi tatildir. Ben eğer peygamber efendimiz Hz. Muhammed(sav)’in hayatını okullarda işleyemiyorsam kimse kusura bakmasın “Noel Kutlamaları” adı altında Meryem ile Yusuf’u da çocuklarıma empoze etmelerine izin vermemeliyim. Daha körpecik beyinlerin aklını din yandaşlığı ve/veya karşıtlığı ile bulandırmak vicdansızlık ve cehaleten başka bir şey değildir. İlahiyat kolejinin açılmasında ortalığı ayağa kaldıran zihniyetin sözcüleri bu organizasyonun içinde mi?. Kıbrıs Türk halkı bu konuda ki duyarlılığını edep, hukuk, millet anlayışını da göz önüne alarak birlik ve beraberliğinin bozulmamasına izin vermemekle birlikte başta evlatlarımız olmak üzere, devletine

ve milletine sahip çıkmalıdır. Yoksa emin olun ki bu organizasyonların devamı gelecek…

Şimdi kararı siz verin…