SÜT SIKINTISI
Önce birisi şunu izah etsin;
Türkiye menşeli kaşar peyniri meşhur bir market rafında 17,99 tl/kg
Yerli üretim kaşar ise 19,35 tl/kg
Yani, adamlar kaşarı üretti, kamyona yükledi, KKTC gümrüğüne geldi devlet vergisini aldı, komisyoncusu bilemem nesi ödendi, tüccar kârını koydu, market kârını koydu nihayetinde 17,99 tl/kg'a son tüketiciye ulaştı.
Yerli ürün ise fabrikada üretildi, fabrikadan markete geldi ve marketçi kârını koydu 19,35 tl/kg a tüketiciye ulaştı. Varın siz hesap edin bu ürün Türkiye'den kaç liraya alındı veya ne kadar ucuz.
Markette durum bu iken bir de Süt arzındaki fazlalık nedeniyle Hayvancı kriz yaşamakta. KKTC tarım bakanlığı, süt fazlasını yok etmek için çözümü kaşar ihracatına 3,5 lira teşvik vermekte buldu!
Nasıl yani?
Şöyle ki; bakanlık Türkiye'de o kadar ucuza üretilen ve bizim yöresel ürünümüz olmayan Kaşar peynirine Türkiye'ye ihracatı için kilogram başına 3,5 tl/kg teşvik vermeyi çözüm olarak gördü. KKTC Tarım bakanlığının zaten kısıtlı olan bütçe koşullarına, günü kurtarma adına ilaveten yük getirilmiş oldu. Peki başka çözüm bulunamazmıydı?
Elbette bulunabilirdi,
Örneğin, birinci yöntem,
iki üç firmaya kaşar üretsin diye harcanan kaynak, süt arzını kısmak adına, büyükbaş hayvan popülasyonunu azaltmak için hayvancıya verilebilirdi. Geçmişte de yapıldığı gibi Düvelerin kesimi için hayvan başına belirlenen bir miktarı hayvancıya ödeyip popülasyonu istenen düzeye çekebilirdi ve üretim azalırdı. İkinci yöntem; Türkiye ve Dünya piyasa koşulları göz önünde bulundurularak, şayet süt arzı kısa vadede düşürülemiyorsa o zaman süt maliyetinin ve satış fiyatının düşürülmesi yoluna da gidilebilirdi. Bu yöntem, ihracat yapmayan ve sadece iç piyasaya çalışan fabrikaların da elini güçlendirip vatandaşın daha uygun fiyata ürünlere ulaşmasının da önünü açabilirdi, ayrıca Türkiye'den gelen ürünlere karşı rekabet gücünün artmasını, iç piyasadaki satışların artmasını da sağlayabilirdi.
Hayvancılara ise süt fiyatının düşmesi kaynaklı kayıplarını telafi edecek yem maliyetlerinin düşürülmesi teklifi sunulabilirdi.
Örneğin, Devletin veya TÜK'ün yem hammadde ithalatı ve satışını yeniden kontrol altına alıp piyasaya hakim olması ve hammaddenin gerekli durumlarda sübvanse edilmesi maliyet sorunun çözümü için önemli bir yöntem olabilir.
Bir diğer yöntem ise KKTC Sanayi Odası ve imalatçılar geçtiğimiz yıl, Türk makamlarına dedi ki; arkadaş Hellim bizim yöresel ürünümüzdür bunu tescillemek istiyoruz ve Türkiye sınırlarında bu malın üretimine izin verilmesini istemiyoruz!
Türk makamları da itiraz etmeden tabiki dediler ve üretimi durdurma kararı aldılar. Daha sonra bazı lobicilik faaliyetleri nedeniyle iş sürüncemede kaldı. Devlet bunun üzerine gidip, Türkiye'den Ortadoğu piyasasına Hellim ihracatını sınırlanabilirse doğal olarak KKTC'nin hellim ihracatı artacaktır ve sorun kendiliğinden çözüme kavuşmuş olacaktır.
Netice olarak, günü birlik politikalar ancak ve ancak devletin kaynaklarına, ve vatandaşa zarar vermekten başka bir işe yaramamaktadır. Derhal yapısal, sürdürülebilir, dünya piyasaları ile uyumlu çalışabilen, uzun vadeli üretim ve pazarlama politikalarının gündeme gelmesi gerekmektedir.