Kendinle Kalınca Kimsin?
Bazen kendimizi, sahip olduklarımızla var sanırız. Ünvanlarımızla, mesleklerimizle, dışarıdan görünen yönlerimizle… Bir statüyle, bir ilişkiyle, bir başarıyla, belki bir nesneyle… Hatta bazen yalnızca bir sıfatla: “iyi”, “güzel”, “başarılı” gibi. Kendimize bu etiketleri yapıştırır, onlarla özdeşleşir, kimlikler oluştururuz. Ve çoğu zaman da bu kimliklerin bizi tanımladığına inanırız. Oysa bunların tamamı değişebilir, dönüşebilir ya da elimizden alınabilir. Ve bir gün, bunlardan biri ya da birkaçı gittiğinde, içimizde bir boşluk belirir. Fakat o boşluk, çoğu zaman bir kaybın değil; yanlış temellendirilmiş bir varlığın işaretidir. Çünkü çoğumuz “Ben kimim?” sorusunu, aslında “Ben neyim?” sorusuyla karıştırıyoruz.
Kimlikler, toplum içinde yön bulmamızı kolaylaştırır, evet. Ama benlik, yön duygusunun yitirildiği anda kendini belli eder. Konumumuzu kaybettiğimizde, güzelliğimiz azaldığında ya da başarı yerini sıradanlığa bıraktığında içeride kalan neyse, işte asıl orasıdır insanın gerçek varlık alanı. Ve o alan genellikle oldukça çıplaktır. İnsan, kimliklerinden sıyrıldığında geriye ne kaldığını görebilirse, ancak o zaman kimlikleri bir tutunma aracı değil; bir ifade biçimi olarak taşıyabilir. Kimliğin varlığıyla değil, yokluğunda da ayakta kalabiliyorsak, bir “ben”den söz etmeye başlayabiliriz.
Sahip oldukların giderse, senin adına geriye ne kalır?
Bu soruya verebildiğimiz yanıt, kendimize dair hakikatin başladığı yerdir. Çünkü varoluş, sahip olmakla değil; olabilmekle ilgilidir. Yani bir kesinlik değil, bir ihtimaldir. Kaybettiklerimizle de kendimiz kalabiliyorsak, o yer artık korkulacak bir boşluk değil; belki de nihayet ulaşabildiğimiz bir iç gerçekliktir. Kendimizi güçlü hissettiğimiz şeyler bir gün elimizden alınırsa ki çoğu zaman alınır geriye kalan benliğimiz bizi taşıyabilecek kadar güçlü mü? Yoksa varlığımızı hep bir şeylerin üzerinden mi tanımladık? Bir ilişki sona erdiğinde, bir kariyer bittiğinde, görünüşümüz değiştiğinde, elimizdeki imkanlar kaybolduğunda. Ne kadar insan kalabiliyoruz?
Çünkü gerçek güç, hiçbir şeye yaslanmadan da kendin olabilmektir.
Psikolog Perihan Ulaş