Yurdum hâlleri
Amerika Ulusal Basketbol Ligi (NBA) takımlarından Seattle Supersonics’in Genel Menajeri Rick Sund bir konuşmasında; “Cumartesi gecelerinin alternatif eğlence merkezlerinden biri de biziz” demişti yıllar önce. Adamcağız haklı. Maç öncesi, esnası ve sonrasında eğlencenin daniskasını yaşatıyorlar. Türlü türlü yarışmalar, danslar ve yoğun müzik keyfi yaşatıyorlar. Buna ek olarak da saha içi ürettikleri kaliteli basketbol ürünü ile seyirci ve taraftarları salona getirtmeyi başarabiliyorlar. Biz ise seyircilerimizin temiz bir wc, güvenlik, park yeri, sıcak bir kahve gibi ihtiyaçlarını bile gideremedik henüz. Asıl önemlisi de bu ihtiyaçlar için henüz bir girişim yok. Buzdolabı cinsinden salonlar veya patates tarlası cinsinden sahalarda debelenip duruyoruz. Neyse mâlum; gazeteler kesmiyor artık. E artık her yerde bir haber var ve herkes halklı olarak da konuya ilişkin düşüncesini kendi duvarında paylaşıyor, iyi de ediyor. Bu sayede de olandan bitenden bi’haber toplum olmaktan hızla uzaklaşıp, hatta hızımızı alamayıp yarattığımız bilgi kirliliği içerisinde debelenip duruyoruz. Arkadaşlar iki gündür çok yazıp, çiziyorlar; Şaka gibi yâhu; Serdarlı Kulübü 4 sarı kartlı oyuncusunu istemsiz ve de plansız bi’şekilde oynattı ya, bastık arkasına şike yaftasını. Hâlbuki âlâkası yok. Hayati bir maç öncesi futbol federasyonunun resmi sitesi ktff.net’teki cezalı Bahtıkara’nın durumunu dâhi gözönünde bulundurmayan bir teknik ve de kulüp yönetimine ilişkin bir baştan’savmayı izledik geçen gün. Yine şaka gibi, ilgili konu maç esnası farkedilince adamlar maçın ortasında “oynamaktan vazgeçtik” deyip otobüse doluşup köye dönmüşler. Dünyanın neresinde böyle bir yapı var Allah aşkına! Süper(!) Lig veya adı “süper” kendisi ‘terse süper’ bir lig yarattık aha bu uygulamalarımızla. Amatör mü? E amatör bile değiliz henüz; tarlada futbol oynamaya çalışır, sonrasında da duş bile alamadan eve dönmek zorunda kalırız. Futbolumuzda ilişkin bir sözleşmeli sistem mi? Fazla fantastik ve de bombastik. E sıcaklardan mıdır nedir güzelim memleketimizi bir hâller aldı yine. Ha’bire gündeme seçim rüzgârları pompalandıkça neydi olacağı! Önce yerel, sonra cumhur, yakında da erken genel var hissedildik üz’re. E konu bu zeminde devam ettikçe kültürümüz de dönüştü. Tahammül ve hoşgörü erdemlerini yeni nesil bilmiyor artık. Kuzey’den ve Güney’den esen sert rüzgarlar sayesinde geleceğe ilişkin kaygı, korku ve endişe sayesinde mutsuz bir toplum olduk. Hâlihazırda yoğun bir ekonomik ve sosyal durgunluk arifesindeyiz. Bununla birlikte herkes birbirini yaftalamaya devam ediyor. Neymiş? UBP’liymiş, CTP’liymiş, TDP’liymiş, DP’liymiş, Kudretçiymiş, liberalmış, sağcıymış, solcuymuş, bilmem neciymiş(!). Geçen yazıda belirtmiştik; Artık sağcı-solcu işleri yürürlükte değil. Dünya insanı artık: “İlerici misin, yoksa gerici mi?” diye soruyor. İşler bununla da son bulmuyor. Öğretmen grevci, ticaret adamı vergi kaçakçısı, esnaf hırsız, sendikacı çatışmacı, memur tembel, gümrükçü grongçu, spor yazarı tetikçi, hakem satılık, tıp doktoru ise keyfi sefa içerisinde yaşamını sürdürüyormuş gibi bir imaj yaratıldı artık. Herkese bir sosyal rol yaftaladık ve ilginç senaryolu yargılarımız var artık. Biraz karamsar bir yazı oldu bugün ama maalesef durum aynen bu yönde. Özelde futbolda, genelde ise sporumuzda da durum aynı. E şimdi de bir kısım süper(!) lig futbolcusunun argasti margasti öncesi ıslatılmış toprak zeminde futbol oynamak için transfer yapmışlar. Tozun toprağın içinde futbol sonrası yine hazırlık dönemi ve yine bildik bıkkın ve de bitkin futbolcular ordusu. Yakışır...