Sir Bobby Robson’nın bebeleri
Bu aralar yine ‘dört kitap birden devamlı’yı oynuyoruz. Biraz Muhteşem Yılmaz Özdil, biraz Emin Çölaşan Usta, biraz bunalım Kahraman Tazeoğlu, biraz da dul’luk başa bela cinsinden Karatay Mutfağı okuyoruz. Haftanın her günü egzersiz yanında yoğunlukla da bu köşeye ilişkin üç yazı gününde de spora ilişkin yayım ve gelişmeleri takip etmeye çalışıyoruz. İşte yine dün az da olsa Mike Carson’un kaleme aldığı The Manager’e takıldık. Mâlum, her liderin önünde onu etkileyen ve de sürükleyen bi’lideri vardır. Premier’in iki genç teknik adamı Mourinho Hazretleri ve teşkilatından yine Portekiz futbol esnafından Andre Villas-Boas liderliği 2009’da hayata gözlerini yuman Sir Bobby Robson’dan öğrenmişler. Bay Robson; İngiltere’de gerek ulusal lig düzeyinde, gerekse milli takımlar düzeyinde toplamda 12 yıl futbol oynamış zât-ı muhterem. Arkasına da Fulham’la başlayan, arada Lizbon, Porto, Barcelona ve Eindhoven yapıp sonunda da Newcastle United’da emekliye ayrılan ünlü bir futbol düşünürü bizim sevgili sir. Klasik İngiliz teknik adamların aksine ada’nın dışına çıkmaktan çekinmeyen ve bildik Portekiz, İspanya ve Hollanda gibi ülkelerde takım çalıştıran Sir Robson başardıkları ile bu ülkelerde de büyük bir saygı gördü. 1992 yılında bağırsak kanserini, ardından 1995 yılında cilt kanserini yenen Robson 2006’da akciğerlerinde ortaya çıkan tümörlerle 2009 yılına kadar savaştı. Hastalığın ciddiyeti düşünüldüğünde 12 yıl boyunca oyunun içinde kalması bile Robson’ı efsane yapmaya yetiyor. Bu dönemde Genç Mourinho 1990’ların başında Portekiz’in Sporting kulübünde antrenörlük yaparken Bobby Robson’la karşılaştı. Daha sonra ikili Porto ve Barcelona’da birlikte çalışacaklardı; “Bay Robson sadece harika bir menajer değil, aynı zamanda harika bir insandı. Onunla bir süre beraber çalışanların ayrıcalıklı olduklarını düşünüyorum. Onunla yaşadığım tecrübelerden birçok şey öğrendim. Kaybettiğimiz bir maçın ardından; ‘Üzülme çünkü diğer soyunma odasında birileri sevinçten havalara zıplıyor’ demesini hâlâ tebessümle hatırlarım” demiş. Kariyerinde Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Porto, Chelsea, Tottenhan Hotspur ve Zenit olan diğer bir Portekizli teknik adam Andre Villas-Boas ise Sir Robson’ı futbolda kariyer sebei olarak görüyor. Andre Villas-Boas kariyerine henüz 16 yaşında iken başlamıştı. İngiliz teknik adam Bobby Robson’ın Porto’nun başında bulunduğu dönemde Robson ile komşu olan Boas’ın o dönem Porto forması giyen Domingos Paciencia hakkındaki analizi Robson’ın ilgisini çekmiş ve kendisi Porto’nun gözlemci ekibine alınmıştır. İyi derecede İngilizce bilmesi nedeniyle Sir Robson ile iyi anlaşan Villas-Boas, Robson’ın da yardımcı olmasıyla İskoçya’ya eğitim almaya gitmiş ve 17 yaşındayken UEFA C sertifikası almıştır. Arkasına da Mourinho Hazretleri’nin yardımcı antrenörlüğü ve de şimdilerde de artık müstakil bir lider genç Portekizli. İşte mevzu aynen bu vaziyette. 150 yıl önce başlayan hikayede ada futbolu dünyanın en çok izlenen en pahalı ligi olmayı başarırken, ekonomik boyutları artık milyar dolarlarla ölçülüyor. Sermayenin büyüklerin elinde olduğu yıldızların yağdığı ve çocukların görmezden gelindiği ülke futbolunda gelecek ay ki ‘Sir Bobby Robson Ulusal Futbol Günü’ sadece bir anma değil bir şeylerin değişmesi için atılmış bir adım gibi görünüyor. Neyse, sonuçta toprağın bol olsun sevgili sir...