Siesta..

Dünya şairi Orhan Veli; “Hiçbir şeyden çekmedi dünyada nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile o kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda anmazdı ama Allah’ın adını, günahkâr da sayılmazdı; Yazık oldu Süleyman Efendi'ye; Mesele falan değildi öyle ‘to be or not to be’ kendisi için; Bir akşam uyudu uyanmayıverdi. Aldılar, götürdüler. Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü. Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar haklarını helâl ederler elbet. Alacağına gelince, alacağı yoktu zaten rahmetlinin; Kendi gitti ismi bile kalmadı yâdigâr”i çakmıştı Kitabe-i Seng-i Mezar adlı şiirinde. Her okuduğumda bizim garibim ada aklıma gelir. Mâlum, Kıbrıs Adası’nın çektiğini, Yedi Kocalı Hürmüz bile çekmedi. Biraz Venedik, biraz Lüzinyan, biraz Bizans, biraz Osmanlı, biraz İngiliz, biraz Rum, biraz da Türk partnerleri oldu. Kimisi için ana’vatan, kimisi için ata’vatan, kimisi için de yavru’vatan oldu. Tabii bu aralar da “acı’ vatan” diyen de çok. Yıllarca ‘har vurup, harman savurduk’ bu çiftlikte doğru, ancak sonuç böyle olmamalıydı. Yüzdürülebilecek batmayan savaş gemisi Kıbrıs’ın kuzeyi maşallah alizavra sürüngeni gibi sürüm sürüm sürünüyor yine bu aralar. ‘Grev yapmayanı dövüyorlar’ artık bu memlekette! Kamu çalışanları bir yanda, hayvancılar, çiftçiler, elektrikçiler, eğitimciler, sağlıkçılar ise diğer bir yanda eylem yapadursun, sanırım maalesef sonuç değişmeyecek. Tabii naçizane ‘baskın seçim’ nârâları atan arkadaşlar da gelse, değişen hiçbişey olmayacak. İngiliz sömürge döneminden bu yana vatandaşların fizyolojik hakkı olan şekerleme tadındaki tavşan uykusu siesta da tarih oldu. Tabii bu fizyolojik ihtiyaçtan vazgeçmek mümkün değil. Adı üzerinde; Fizyolojik bir ihtiyaç bu siesta adı verilen ‘öğleyin yapılan kısa soluklu bi’şekerleme modunda kendini sessize alma’ durumu. Göreceksiniz ki birçok kamu çalışanı bu aralar yine öğleden sonraları arazi olacaklar. Denetleme mi? Tedbir değil. Neyse, futbol dünyamızda da bu aralar siesta yapmaya devam edenler var veya bizim taraftan bakınca öyle görünüyor. FIFA’nın cesaretlendiricia çıklamaları var ya, herkes pür dikkat FIFA’lı Blatter’e odaklanmış durumda. Allah sonumuzu hayra eyler inşallah. Bilirsiniz, bu danın kuzeyinde Mc Donald’s yiyerek J-Lo dinleyemezsiniz. “Yassak kardeşim, yassak”. Hamburgerin bile yasak olduğu ada; 1571’de fetih, 1878’de ise kiralandı. 1923’de terk edildi ve 1960’da terk et emri alındı bildik. 1974’de müdahale ve günümüz ‘74 Düzeni’ ile ilgili kaos ve maraz ortamı. Başkasının malını, başkasına satarak bir grup zengin yarattık ama artık Yüksek Sadakat Grubu’nun da seslendirdiğiği gibi “kara göründü”. Günümüz finansal darboğazdan sporumuzda nasibini tabii ki de alacaktır ama bu FIFA işi olursa; gerek medya, antrenör ve hakemler, gerekse özelde futbolcular, genelde de tüm kulüpler kayıt altına girip evren’de varolacaklar. İster müesese maçları veya minyatür kale garagözlük maçları, isterlerse federasyon arkasındaki ekşi ağacının altında ‘koyun pazarlığı’ yaparak abilerin pasta yediği, kardeşlerin ise ekmek bulamadığı bir takım organizasyonu olsun, en azından hiç yoktan bugünkü durumdan daha iyi bir pozisyona gelinecek. “Annan’a evet demiştik bişey olmadı” diyenlere; “Burda Birleşmiş Milletler yok. Tek muhatap FIFA ve onun özel izinleri ve de kurumların akreditesi var” demeye devam edeceğiz. Neyse, 60 yıllık evredo (gayri resmi durum) dönemi bitmek üzere. Mâlum severiz siestayı ama bu kadarı da fazla! Aksi takdirde ‘donmak üzereyiz ama uyku tatlı geliyor’ filmini hepimize izletecekler sayın seyirciler. Nokta...