Akıncı her buluşmada, Rum yönetiminden katillerin tutuklanıp cezalandırılmalarını talep etmelidir. Katillerle ve koruyucularıyla federasyon olmaz!

Atlılar, Sandallar, Muratağa, Taşkent toplu katliamları, Dünya’nın en vahşi katliamları arasındadır.

3 aylık bebeklerden 90’lık dedelere-ninelere kadar yüzlerce masum sivil Türk’ün soğukkanlılıkla katledilerek yakılması ve bir çöplüğe gömülmesinden, genç kızların ve kadınların öldürülmeden günlerce toplu tecavüze uğramasından daha barbar, daha vahşi ne olabilir?

Bu barbarlığı yapan eli kanlı katiller isim isim biliniyor…

Rum yönetimi bunları koruyor.

Rum Toplumu bu eli kanlı katillerle, hiçbir şey yapmamışlar gibi, birlikte yaşamaya devam ediyor…

Atlılar, Muratağa, Sandallar katliamına tanık olan Rumlar, geçen yıl Politis gazetesine katillerin isimlerini verdiler ve bunların komşu köy Peristerona’da yaşadıklarını ifşa ettiler.

BUNA GÖRE, KATİLLERDEN (P.Z.) ŞU AN AYNOROZ’DA PAPAZDIR.

KATİLLERDEN (G.K.) LİMASOL YAKINLARINDA BİR KÖYDE YAŞIYOR VE SU TESİSATÇILIĞI YAPIYOR.

KATİLLERDEN (M.S.) EOKA-B’NİN ÜST DÜZEY YETKİLİLERİNDEN BİRİNİN KUZENİDİR, LEFKOŞA’DA YAŞIYOR…

KATİLLERDEN (F.K) Öldü.

Taşkent toplu katliamından yaralı olarak kurtulan Suat Kafadar ise eli kanlı katillerin aynı köyde yaşayan Rum komşuları olduğunu açıklamıştı.

Buna göre katiller Taşkentli EOKA’CILAR MAKİNİST MAGİ, STASİ, MARO VE ANDRİKO MELANİ’dir.

POLİTİS’İN İFŞAATI
Politis gazetesi “EOKA’cılar 126 Sivil Türkü HUNHARCA ÖLDÜRDÜ” başlıklı ifşaatında, EOKA-B üyelerinin, günlerce tecavüz ettikleri kadınları, canlı şahit kalmaması için çocukları ile birlikte katlettiklerini belirtmişti.

“Mahkemeye çağrılırlarsa ifade vermeye hazır olduklarını” belirten iki Rum tanık, 14 Ağustos 1974’te Sandallar, Atlılar, Muratağa köylerinde yapılan tüyler ürperten vahşi katliamı, Politis gazetesine şöyle ifşa etmişti:

“Müdahale başlayınca EOKA-B üyesi 40 kadar palikarya gidip savaşacakları yerde başka şeylerle uğraştı. Üç Türk köyündeki erkekleri toplayıp esir olarak Maraş’a gönderdiler. Bir okulda topladıkları kadınların ise evlerine dönmelerine izin verdiler. Ardından Türk köylerine giderek önce hayvanları çalmaya başladılar. Bununla yetinmeyip altınlarını çaldıkları kadınlara ve kızlarına tecavüzlere başladılar. Tecavüzler günlerce sürdü. Köylerin kahvelerine giderek yaptıklarını marifetmiş gibi anlattılar. Karşı koyan kadınların şakağına tabancayı dayıyorlardı. EOKA-B’cilerin esir kampına göndermedikleri tek Türk, onlara bilgi veren kahveciydi. Ancak onun kızına da sarkıntılık ettiler. Tepki gösterince Türk kahveciyi öldürdüler. (Kahveciyi vuran katil daha sonra ölen F.K.’dir). 14 Ağustos şafak vakti Türk ordusunun Maraş’a ilerlediği haberi gelince palikaryalar ne yapacaklarını bilmiyorlardı. İşledikleri cinayetleri örtbas etmeleri gerektiğine karar verdiler. Geride iz ve tanık kalmamalıydı. Korunmaları için Mağusa’ya götüreceklerini söyleyerek kadınları ve çocukları otobüslere bindirdiler. Otobüsleri tenha bir yerde durdurup indirdikleri kadın ve çocukları katlettiler.”

TUTUKLANMADILAR
Politis’in bu yayınından sonra Rum yönetiminin katilleri tutuklaması gerekirdi.

Yapmadılar…

Tam aksi onore edip EOKA anı madalyası verdiler.

Akıncı da görüşmelerde bunu talep etmedi.
Oysa en büyük GYÖ, toplu katliam yapan katillerin cezalandırılmasıydı…

Akıncı bunu talep etmek yerine, GYÖ diye, telefon ve elektriklerin bağlanmasını talep etti.

Bu konuda zaman aşımı yoktur.

Akıncı her buluşmada, Rum yönetiminden katillerin tutuklanıp cezalandırılmalarını talep etmelidir.

Katillerle ve koruyucularıyla federasyon olmaz!