Sorun TL kullanmamız değil, ekonominin çarpık yapısıdır

CIA’nın Türkiye içindeki 5. KOL’u olan FETO terör örgütü eliyle TSK’ya karşı yapılan Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında ve asker kıyafetli FETO’cu CIA ajanlarının düzenlediği 15 Temmuz darbesinde, Türk Ulusunun direnmesi sonucu başarısız olan ABD emperyalizmi, Türkiye’ye yönelik saldırılarını bu kez dolar ve gümrük yaptırımları ve F-35 yasağı ile sürdürüyor..

Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarını istismar ederek saldırıya geçen ABD’nin, başlattığı ekonomik saldırı sonucu TL’nin değer kaybetmesi, Rum yönetimi ile KKTC’deki teslimiyetçileri de harekete geçirdi..

Teslimiyetçi Rum seviciler, dövizdeki yükselişi bahane ederek, sorunun çözümü için TL’den kurtulmanın şart olduğunu ileri sürüyorlar. Bunun için de Rum yönetiminin isteklerinin kabul edilerek, Rum ağırlıklı federasyon kurulması halinde refaha ereceğimizi iddia ediyorlar. Oysa Türkiye ve KKTC’deki krizin nedeni TL değil, yapısaldır…

Ekonominin çarpık yapısıdır.. Nitekim Euro kullanan birçok AB ülkesi de, çarpık ekonomik yapıları nedeniyle yakın geçmişte iflas etmiştir…

Nitekim daha 5 yıl önce, AB üyesi olmasına ve Euro kullanmasına karşın Rum ve Yunan ekonomileri de çökmüş ve çok ağır önlemler almak zorunda kalmışlardır Sadece Rum-Yunan ekonomileri değil, Euro bölgesi içindeki İrlanda, Portekiz ve İspanya ekonomileri de çökmüş ve kurtarma paketleri sayesinde krizi atlatma yoluna gitmişlerdi.. Kurtarma paketlerinin ise şimdi teslimiyetçilerin KKTC’de talep ettikleri gibi, para birimini değiştirmekle veya Euro’dan dolara geçmekle hiçbir ilgisi yoktu. AB, IMF ve Avrupa Merkez Bankası’ndan oluşan Troyka’nın sunduğu kurtarma paketi, kullanılan para birimini değiştirmeyi değil, kamuda tasarrufu, maaşların azaltılmasını, daha çok çalışmayı, özelleştirmeyi, devletin küçültülmesini, bankacılık sisteminde reformu ve daha fazla vergi konmasını öngörmekteydi…

Nitekim TROYKA tarafından sunulan ağır paketi kabul etmek zorunda kalan Rum Yönetiminin, düşük faizli ve belli bir süre içinde geri ödemek şartıyla AB’den 22 milyar Euro, Rusya’dan ise 5 milyar euroluk kurtarma yardımı aldığı anımsanacaktır.

 Aynı şekilde iflas eden Anavatanları Yunanistan da toplamda 150-200 milyar euroluk yardım almak için çok ağır kurtarma paketini kabul etmiş, adalarını dahi satışa çıkarmış, tüm protesto gösterilerine karşın paketi uygulamaya başlamıştır Rum tarafına sunulan paketin uygulanmasıyla yapısal sorunlarını çözmek için şu radikal adımlar atılmıştı:

1- Binlerce kamu görevlisi işten çıkarıldı

2- Memur maaşlarında, emekli ikramiyelerinde ve maaşlarında büyük kesinti yapıldı

3- Devletin tasarrufa gitmesi gerektiği talebi sonucu, tüm gereksiz harcamalara son verildi, yoksullara ve muhtaçlara yapılan sosyal yardımlar en düşük seviyeye indirildi

4- Başta Telefon ve elektrik şirketleri olmak üzere kamuya ait birçok işletmenin özelleştirilmesi kabul edildi

5- Mevduat sahiplerinden 6 milyar Euro kesinti yapılması talebi çerçevesinde Bankalarda bulunan 100 bin Euro üzerindeki mevduatların yüzde 35-60’ına, 100 bin euro’nın altındaki mevduatların yüzde 6’sına el kondu

6- Vergiler önemli oranda artırıldı Euro kullanmasına karşın iflas eden ve krizden çıkmak için böylesine ağır önlemler alan Rum yönetiminin uyguladığı TROYKA memorandumu sonucu 100 bin Rum işini kaybetti. 70 bin Rum yemek yiyecek para bulamadığı için Kilise tarafından açılan aşhanelerde karınlarını doyurmak durumunda kaldı…

Binlerce işyeri ve AVM kapandı…

Ekonomi %4 oranında daraldı..

KKTC’nin de yapısal sorunlarını çözmek için geçmiş yıllarda Dünya Bankası tarafından hazırlanan raporda belirtilen önlemlerin alınması ve Türkiye ile imzalanan ekonomik protokolün kararlılıkla hayata geçirilmesi şarttır…

Bu bağlamda, Devlet küçültülmeli, kamuda tasarrufa gidilmeli, örtülü ödenekler kaldırılmalı, ek mesailere son verilerek vardiya sistemine geçilmeli, sağlıkta ve eğitimde tam güne geçilmeli, KIBTEK özelleştirilmeli, Belediye sayısı ilk etapta 10’a düşürülmeli, RHA kullanımına son verilmeli, düz liseler yerine meslek liseleri artırılmalı, eğitim üretime yönelik olmalı ve üretim ekonomisine geçilmeli, ekonominin güneye kayması önlenmeli, vergi kaçağının önüne geçilmeli vb….

Bunlar yapılmazsa KKTC ekonomisi TL’den vazgeçilse bile, sürekli olarak krizde kalmaya ve dıştan gelecek parayla, yani borçla nefes almaya devam edecektir.. Bu bağlamda ABD emperyalizminin ekonomik saldırısını bahane ederek, Türkiye ve KKTC karşıtı propaganda yapanlara ve Euro kullanmak için Rum yönetiminin çatısı altına girmeyi önerenlere soruyoruz:

Euro kullanmakla ekonomik sorunlar çözülecek olsaydı, AB üyesi Rum yönetimi, Yunanistan, İrlanda, İspanya ve Portekiz ekonomileri iflas eder miydi, bunca ağır önlemleri uygular mıydı?

Rum tarafının uyguladığı yukarıdaki TROYKA önlemlerinin KKTC’de uygulanmasını kabul eder misiniz?

Eğer kabul ederseniz, o zaman Rum yönetimi çatısı altına girmeye ne gerek var?

Zaten bu önlemlerin KKTC’de uygulanması demek, ülkenin yapısal sorunlarının çözülmesi ve ekonomik krizin atlatılması demek olmayacak mı?

Bu sorulara yanıt veremezler Çünkü bunların bir kısmı için, kriz bahanedir…

Kriz olmasa dahi Türkiye’den ve KKTC’den kurtulmak için ille de Rum yönetiminin çatısı altına girmek istemektedirler..

Diğer bir kısmı ise, Rum yönetimi çatısı altına girmek için can atmakta, ancak KKTC’de elde ettikleri avantaj ve rahatlıktan da vazgeçmek istememektedirler…

Yani hem Rum yönetimi çatısı altında ve AB içinde olsunlar hem de yukarıdaki önlemleri reddetsinler…

Sonuç olarak krizi temelden çözmek hükümetin sorumluluğudur…

Bunun için dün açıkladıkları 23 maddelik öneride görüldüğü gibi günü kurtarma amaçlı önlemler değil, Rum tarafının yaptığı gibi acı bir reçete ile yapısal sorunları çözmek ve çarpık ekonomik yapıyı çözmek şarttır..