Suriye Banyas’tan yaklaşık 20 bin ton petrol sızmasıyla Akdeniz çevre felaketi riski ile karşı karşıya kaldı.

Yakıt sızıntısından kaynaklı kirlilik sadece denizi değil, kıyıları da tehdit ediyor.

Uluslararası hukuka göre böyle durumlarda risk sorumluluğu rafineri ya da yakıt depolama gibi tesislerin bulunduğu ülkelere ait.

Deniz hukuku çerçevesinde mevcut durumun sorumlusu Suriye. Kazanın müsebbibi olarak dava açılması mümkün ancak Suriye’deki yönetim boşluğu bunun zor olabileceğine işaret ediyor.

BM sözleşmesindeki sorumluluk atfı

BM uhdesindeki Barselona Sözleşmesi de bölgede sorumluluğun, sızıntıya sebep olan ülkeye ait olduğuna vurgu yapıyor.

“Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi”ne Suriye'nin de aralarında olduğu 21 ülke ve Avrupa Birliği taraf. Buna göre, sızıntının verdiği zararın, sebep olan ülke tarafından giderilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.

Bu noktada uluslararası topluma da görev düşüyor. Öncelikle Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler, ardından da tüm Akdeniz ülkelerinin taşın altına elini koyması gerekiyor.

Uluslararası toplum hızlıca harekete geçerek bu sızıntının yaratacağı çevresel etkileri en aza indirebilir.

Her rafineri, petrol platformu ya da enerji santralinde olası sızıntılarla mücadele için gemi, bariyer ve tankların bulundurulması zorunlu.

Bu imkanlar eşgüdümlü olarak devreye sokularak Akdeniz'deki çevre felaketi en az zararla atlatılabilir.

Mücadelenin maliyetinin çevre ülkelere yüklenmesi sonucunu ortadan kaldıracak bir adım olarak değerlendiriliyor.