Kıbrıs konusu son zamanlarda gündemin en üstünde yer almaktadır.

Özellikle iki lider arasında mutabakata varılan ‘Ortak Metin’ sonrasında umutlar yeniden yeşermiştir.

Siyasilerin iyi niyet ve kısa vadede çözüm beklentilerini dile getirmeleri adada bir çözüm ihtimalini ileri taşıyan bir unsur olarak önümüzde durmaktadır.
Annan Planı sürecini gayet iyi hatırlıyorum.
O süreçte yapılan tartışmalarda ‘çözümün ekonomisi’ ve ‘Kıbrısa kazandıracağı artılar’ tartışılırken ‘doğal gaz’ diye bir gündem yoktu.
Yeni başlayan süreçte Kıbrıs’ın etrafında bulunan doğal gaz yatakları adada çözümü motive eden yeni bir faktör olarak hem yerelde hem de uluslararası alanda tartışılmaktadır.
Adanın her iki tarafında yaşanan ekonomik tıkanıklıkla birlikte doğal kaynakların kazan-kazan esasında ekonomik bir motivasyon olduğunun altı çizilmektedir.

Uluslararası toplum çözüm sürecini takip ediyor.
Ocak ayının sonunda New York’taydım.
Orada Birleşmiş Milletlerin yanı sıra Dünyaca ünlü düşünce kuruluşları ile de temaslarım oldu.
Uluslararası Barış Enstitüsü (IPI) gibi global boyutta çalışmalar yapan düşünce kuruluşları ile de bir araya gelerek Kıbrıs konusunu anlatma ve tartışma fırsatı buldum.
Birleşmiş Milletler mart ayı itibarı ile Kıbrıs’ta 50. yılını doldurdu.
Yapmış olduğumuz görüşmelerde Birleşmiş Milletlerin burada bulunduğu çözümsüz geçen elli yıllık süreden çok da memnun görmedim.
Uluslararası toplum Kıbrıs’ta mevcut durumun devamını bugüne kadar kabul etmemiştir.
Zaman zaman bir takım girişimler yapmış zaman zaman ise Kıbrıs konusunu ajandalarının alt sıralarına çekmiştir.
Annan Planı sonrasında sessiz geçen on yılın aksine şimdi uluslararası toplumun Kıbrıs konusunun çözümü için yeniden harekete geçtiği görülmektedir.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın beyanatları arasında her ne kadar’ Kıbrıs’lı çözüm’ vurgusu yapılmışsa da ABD ‘nin sürece desteğinin artırılacağı açık bir şekilde dile getirilmiştir.
Kıbrıs’a gerçekleştirilen çok üst düzeyde ziyaretlerin yanı sıra Kıbrıs konusunun ayrıca çeşitli ülkelerde yeniden siyasiler, bürokratlar, düşünce kuruluşları ve medya tarafından tartışılır bir duruma gelmesi de son derece önemli bir meseledir.
Doğu Akdeniz’deki zenginliklerin ekonomiye kazandırılması ve uluslararası boyutta ekonomik ve siyasi getirileri son zamanların ciddi ve popüler konularındandır.
Bütün bu yaşananlar yeni bir referanduma doğru ilerlememizi hızlandırabilecek unsurlar olarak ortada durmaktadır.

Peki biz ne yapıyoruz?
Çözümü konuşurken çözüme ne kadar hazırız?
Bütün bu yaşananlar karşısında kendimize çeki düzen vermenin zamanı gelmedi mi?
Bu sorular insanlarımızın kafasında olan,tartışılan ve merak edilen sorulardır!
Yapısal sorunlarımızın ortadan kaldırılması, gerekli reformların yapılması, Avrupa Birliğine uyum çalışmalarına ve AB standartlarına geçiş için hız verilmesi zamanı gelmiştir.
Ekonomimize rekabet edebilir bir boyut kazandırmamızın ‘Kamu reformuyla’ birlikte daha verimli çalışan bir devlet yapısı oluşturmamızın zamanı gelmiştir.
Çözümle birlikte adada iki toplumlu, iki kesimli siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon kurulması hedeflenmektedir.
Bu da güney Kıbrıs’la bir federasyon bağlamında birleşmemiz ve Avrupa Birliğine dahil olmamız anlamına gelmektedir.
Çözümle birlikte adanın hem güney hem de kuzeyinde Avrupa Birliği müktesebatı yürürlüğe girecektir.
Kıbrısın kuzeyi de uluslararası hukukun, Avrupa Birliği hukuku ve uygulamalarının, evrensel ekonomik, sosyal ve siyasal standartların içinde yer almaya başlayacaktır.
Hal bu iken elli yıllık müzakereler süreci içerisinde bir gün çözüm olabilir ihtimaline karşı herhangi bir hazırlık ve eylem planı yapılmamıştır.
Çözümden sonraki günü bir ihtimal olarak düşünmemizin zamanı gelmiştir.
Yetkililerin ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla çözüm ihtimaline karşı kapsamlı bir ‘çözüm eylem planı’ hazırlanmasının şart olduğuna inanıyorum.
Bugün Kıbrıs konusunun en hassas konularından olan toprak konusu başta olmak üzere kamusal, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda mevcut durumumuz analiz edilmeli, eksiklerimiz, yapılması gerekenler hesaplanmalı ve üzerinde ciddi bir şekilde çalışma yürütülmelidir