Dünya deyince içinde yaşadığımız ama anlamında pek düşünmediğimiz bir yerden bahsederiz.

Dünyanın Yer veya Yerküre,Güneşe en yakın üçüncü gezegen olduğunu çoğu kez düşüncelerimize dahil etmeyiz. Şu an için üzerinde yaşadığımız ve sıvı su barındırdığı bilinen bu astronomik cisim üzerindeki canlılar olarak bulunmaktayız.

Şu koskoca dünyayada  herbiriniz dünyanın herbir tarafına dağılmış birbirimizden habersiz farklı kültürler, farklı inançlar, farklı dinler, farklı örf ve adetlerle yaşıyoruz. Hepimizin amacı aynı  iyi bir hayat iyi bir yaşam tarzı ve çocuklarımızı büyütüp meslek sahibi olmalarını görmek.

Kıbrıslı Türklerin ve Anavatanımızın örf ve adetleri çok güzeldir. İyilik, yardımseverlik, hoşgörü, yardımlaşma gibi manevi temel duygulara dayanır. KKTC halkı eskiden beri bu duyguları içerisinde barındırdı. Herkesi olduğu gibi kabul eder, kimseyi küçümsemez, sınıflara ayırmazdı. Yapılan iyilikler ne dillendirilir ne de iyilik yapan unutulurdu. Komşuluk vardı. Ama bu görüşmeler samimiydi,  çocuklar  mahallede, komuşunun bahçesinde oynayabilirdi.

Büyüklerimizin anlattıklarından dinletilerimize göre eskiden çok zor günler geçiren Kıbrıs Türk'ü gerek savaş gerekse yaşadığı göçlerde halkın birbirine destek olması, herkesin elinde avcunda ne varsa ortaya koymasi ile bu zor günleri atlatmışlar ve Türkiye sayesinde savaştan ve göçten kurtulmuş ve özgürlüğüne kavuşmuşlardır.

Geçtiğimiz aylarda yaşanan pandemi döneminde özellikle evde kaldığımız süreçte yaşamın ağır koşullarından alındığımız zamanda bizlerin geçirdiğimiz mücadele günlerindeki duygularımızı yeniden hissedip o günlerin heyecanını ayni duygular ile konuşma fırsatımız oldu. Herkes elinden geldiğince ihtiyaçlı kişilere yardım etmeye çalıştı. Bu çalışmalar bireysel olduğu gibi dernekler vasıtası ile de yapılmıştır.

Bu kadar yardımsever kişiler olarak bizler maalesef normal zamanlarda tüm bunlar unutulup yine hayatın akışına kapılıp günümüz gereği içine girdigimiz koşuşturma içerisinde kendimizden başka birşey düşünmez hale geliriz. Bırakın sadece kendimizi düşünmeyi başkalarını da nasil engelleriz, nasıl üzeriz, onun yerine nasıl geçebilirim gibi basit  hırslar yaparak kendimizi yıpratırız. Başkalarının takdirini toplamak için kendimiz olmaktan çıkarız. Başkalarının özel hayatlarını merak eder onların gıybetini  yapanları dinleriz.  Bu da bize mutsuz bir hayat sunar. Kendimizi hayata fazla kaptırmamak gerek. Evet dünyaya bir kez geliyoruz ama unutmamak gerek ki önemli olan bu dünyada iyi bir insan olabilmek. Herkes aynı şartlara doğmaz. Daha iyi şartlarda olanlar her zaman daha kötü durumda olan kişilere yardım etmeli. Yardım maddi veya manevi hiç önemli değildir, bu bizim yaşam tarzımızın bir parçası, olmalı sadece büyük kriz anlarında olmamalı.

Bu dünyadan sadece geçiyoruz. Hiçbirşey kalıcı değildir bu dünyadan  hiç bişey  almadan gideceğiz. Biz iyi birer insan olarak kalmayı başarırsak hayattaki en büyük başarıyı yakalamış oluruz. Hiçbirşey için iyiliginizden ödün vermeyin. Yaşadığınız hayat için şükredin. Sizin beğenmediğiniz hayatınız belki de başkalarının hayali olduğunu aklınızdan hiç çıkmasın. Eski günlerdeki gibi samimi ve çıkarsız arkadaşlık ve dostluğa devam etmek için var olun. Hayat geçmişten  başlar ama gelişen dünyamızda ileriye doğru gider...