İnsanların özel hayatlarının ve yaşamlarının gizli alanlarının korunacağı iddiasıyla bir süre önce yürürlüğe konulan ancak amacın çok ötesinde evrensel insan haklarını, anayasal düşünce ve ifade özgürlüğünü ve ayrıca basının haber yapma hürriyetini hapislik tehdidiyle tırpanlamayı murat edinen “Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası”nın varlığı altında dünya basın özgürlüğünü kutlamak herhangi bir anlam ifade etmeyecektir.

“Kamusal nitelik ölçütü”nün açık bir dille bu yasada yer almaması halinde kamuyu denetlemeye yönelik haberlerin ve ayrıca haberleşmeye dayalı medya yayınlarının yapılması büyük oranda hapislik cezasına sebep olacaktır.

Bunun yanında yasada suç olarak öngörülen davranışların neredeyse tümünde “kast” unsurunun aranmaması nedeniyle hata, dikkatsizlik veya yanlışlık neticesinde herhangi iki kişi arasındaki haberleşmeyi öğrenmek, kaydetmek, ifşa etmek, elde etmek veya yayınlamak dahi hapislikle cezalandırılabilecektir.

Bu yasaya bakıldığında gerçek veya tüzel kişiyle ilgili her türlü kişisel bilgi “kişisel veri” olarak kabul edilmekte ve herhangi bir kişisel verinin, o kişinin izni olmaksızın kaydedilmesi veya medyada yayınlanması hapislik cezası gerektiren bir suç olarak görülmüştür. Daha da ilginç olanı ise, bir kişinin siyasi parti veya sendika ile olan ilişkisinin veya bağlantısının izinsiz yayımlanması durumunda hapislik cezasının daha da ağırlaştırılacak olmasıdır.

Yasada çağdaş ve özgürlükçü devlet idealinden daha çok baskıcı otorite bir anlayışın tezahürü görülmektedir. Korunması gereken esasen özel hayat olmalıyken yasanın içeriğine bakıldığında kamusal alanların da koruma altına alınmaya çalışıldığı, yani bir yerde devlet mekanizması içerisindeki bazı faaliyetlerin halk tarafından öğrenilmesinin ceza tehdidi ile önüne geçilmek istendiği görülmektedir. Yasada insanların sosyal paylaşım alanlarındaki özgürlükleri yanında medyanın da kamuya yönelik haber yapma ve kamuyu denetleme görevi önemli ölçüde törpülenmiştir.

Birçok noktada özgürlüklerin tehlike altına girdiği, gereksiz suç yaratıldığı, suçlarda orantısız cezaların bulunduğu, basının varolan özgürlüklerinin ise darbelenerek geriye götürüldüğü bu Yasa’nın mevcudiyeti altında özgürlük kutlaması yapılması anlamsız olacaktır. Keza basın mensuplarının ceza tehditi altında ve hapsolma psikolojisiyle özgürce haber yapabilmesi mümkün değildir.

Devlet örgütünün insanlar ve basın üzerinde her an cephanelikte bir mühimmat gibi tutabileceği ve istediğinde uygulayabileceği bu tehdit dolu yasanın varlığına mevcut haliyle son vermek için mücadele etmemiz gerekmektedir.

Amaca hizmet edebilecek bir yasanın yeni baştan ele alınıp hazırlanması gerekmektedir. Kaldı ki, yasada henüz iyileştirici bir değişiklik de yapılmış değildir. Hazırlanmış olan yeni değişiklik taslağı ise yeterli olmayıp, özellikle haberleşmelerde “kamusal nitelik ölçütü”nün açık bir dille vurgulanması gerekmektedir.


HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ HAREKETİ
(a). Av. Barış Mamalı - Başkan