Demokratik Hukuk Devleti ilkelerine uygun ve insan haklarına saygılı olarak görev yapması gereken Polis Örgütü bugün bu görüntüden çok uzak bir yasal teşkilat içerisinde çalışmaktadır.

Polis örgütü yıllardır askeri vesayet, emir ve denetim altında bulunmaktadır. Hiçbir çağdaş, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye dayalı ülkede polisin bizdeki gibi bir militarist yapılanması bulunmamaktadır. Askeri mantık düzen mantığıdır, farklılıkların kabul görmediği, astın üste tartışmasız itaat etmesi gereken tek bir kalıp içinde kişiliklerin geri plana itildiği sıkı bir disiplin anlayışının hakim olduğu dolayısıyle içerisinde demokrasinin yaşayamayacağı bir statükosu vardır. İşte bu nedenle polisin askere bağlı olması anti-demokratik olarak kabul edilmektedir.

Demokratik toplumlarda Polis, kişisel hak ve özgürlüklerin önünde bir engel değil, bu özgürlüklerin savunucusu ve güvencesi olarak, yurttaşa huzur ve güven temin etme misyonunu üstlenmiştir. Polisin, görevini demokratik, çağdaş ve profesyonel bir şekilde yerine getirebilmesi için hukukun ve demokrasinin egemen olduğu bir işlevselliğe sahip olması kaçınılmazdır.

Polis Örgütü mevcut yapısı içerisinde terfi, nakil, disiplin yargılaması, soruşturma başta olmak üzere birçok konuda sık sık rahatsızlıklara neden olunmakta, üretilen kararların adaletsizliği yönünde sürekli bir inanç doğmaktadır. Bu sorunlara son vermek ve hukuka dayalı adil bir yapıyı kurabilmek için sivilleşmenin dikkatlice ele alınması ve polis yasasının da köklü bir değişikliğe uğraması gerekmektedir. Bu yapılırken ülkedeki siyasi kültürün ve demokratik gelişmişliğin mutlaka göz önüne alınması lazımdır. Aksi taktirde sorunun tespitinde doğru, tedavisinde yanlış bir yöntem seçmiş oluruz.

Polisin sivilleşirken siyasallaşmaması, siyasi iktidarın oyuncağı olmayacak bir yapılanmaya kavuşturulması ve ayni zamanda kendi iç yönetiminin de ehil ve sivil ağırlıklı kişilerden oluşması gerekir. En azından ülke siyasetinde kökleşmiş olan partizanlık ve nepotizm ortadan kaldırılıncaya değin polis örgütü direkt siyasetin kollarına teslim edilmemeli, ayrıca polis-asker ağırlıklı kişilerce de yönetilmemelidir. Bu nedenle polis örgütünün mümkün olduğunca özerk bir komisyon tarafından yönetilmesi ve denetlenmesi bu açıdan çok önemlidir. Bu komisyonun hukuki güvenceleri olmalı, tarafsız ve bağımsız bir yapısı bulunmalı, üyeler de yüksek bir mesleki donanıma sahip olmalıdır. Bu özerk yapı ise sivil üyelerinin hükümet, meclis içi muhalefet partileri, cumhurbaşkanı, başsavcılık ve adliye kurulu tarafından, polis kimlikli üyenin de örgütün kendisi tarafından ayrı ayrı seçilmesi ile gerçekleştirilebilir.