BAKAN OLMAK HER YİĞİDİN HARCI DEĞİLDİR...

Kolay değil en büyük bakanlıklardan birine zembille düştü. Ne yaşı ne başı bu bakanlığın üstesinden gelecek gibi de değilken HP Genel Başkanı Özersay diğer vekiller arasından bu kadını layık görerek kendisini  bu ülkenin en geniş kitleye hitap eden bakanlığının başına geitirdi.

Bu bakanlık A’dan Z’ye çok bilgi sahibi olmanız gerektiren bir bakanlık. Doğaldır ki bu bakanlık hakkında bilgi sahibi olmadığı için müdürleri değiştirmedi. Değiştirse de kimi ya da kimleri o mevkilere atayacaktı ki? Partisinde bu konularda donanımlı kimse olmadığı için UBP’nin bürokratlarını halen önemli mevkilerde tutarak, onların bilgilerinden yararlanmaya devam ediyor.

Neyse gelelim konumuza...

En aktif bakanlıklardan birisi olması gereken İçişleri Bakanlığı, en verimsiz dönemini yaşıyor.

Hafta sonu bunu bir kez daha kanıtlamış oldu.

Cezaevinde gardiyanlar bakanın işbilmezliğinden isyan edip, greve gitti. Sağolsun Sayın Bakan Hak-Sen ve KTAMS  Başkanlarını isyan ettirdi. Sorunları çözmek için kendisini arayan başkanların ne telefonlarına cevap verdi ne de mesajlarına... kısaca takmadı bile. Böyle bir vudumduymazlık olamaz. Kendini koltuğa oturdu diye, herşeyin üzerinde görmek ayrıca farklı bir durumdur. Siz bir ülkeyi temsil ediyorsunuz. Halkın seçtiği isimlerseniz halkın menfaatlerini düşünmek zorundasınız. Henüz geçmişiniz çok geride değil, altını kazısalar kim bilir neler çıkar. Bunu untumamak bir erdemdir. Kısaca o koltuğa oturmakla, ahkam kesmekle olmuyor bazı işler. Sırf kendi menfaateri için birilerini korrumakla da olmuyor.

Sayın Bakanın yaşının el vermediği bilgi birikimine sahip nice  içişleri bakanları gördük. Hepsi geldi ve gitti. Yani o koltuk kalıcı değil, bunu bilerek hareket edin...

Cezaevinde onlarca sorun varken Sayın bakan sorunları çözmek yerine kişisel sorunları çözmekle meşgul olmaya başladı.  Hergün artan suç oranları, içerideki yaşam koşulları, bina sorunu varken bakanın uğraştığı tek konu kendine yakın bir avukatın müvekillerinin içeri yaşadığı sorun oldu.

Geçtiğimiz günlerde cezaevinde çok büyük bir kavga yaşandı. 8 mahkum 2 başka mahkumu öldüresiye dövdü. 8 kişinin kamera kayıtları inceledi. Cezaevi Disiplin Kurulu’na göre soruşturma başlatıldı ve ifadeler alındı. Tamamen kurul kararı ile bu 8 kişi 16 gün hücre hapsi aldı.

Sayın bakan bir avukat arkadaşının ricasıyla Cezaevi Müdürü arayarak, ‘’hücreler sıcak, onları dışarıya çıkarın’’ emrini verdi. Tabi emiri veren bir bakan olabilir ama yasaya göre bakanın bu konuda hiçbir yetkisi de yok. Avukat olmasına rağmen sanırım bu konudan da bihaber.  Sağolsun ki Müdür doğru yoldan çıkmadı ve görevinin gereğini yaparak yasaları çiğnemedi.  Bakan bu işe çok kızmış olsa gerek ki Müdürü de aşıp, alınan kararı hiçe sayması için vardiya sorumlusunu aradı ve yine ‘’mahkumları o hücreden çıkar’’ emrini verdi.

Tabi ki bu emri verir vermez olaylar yaşandı.  Olayın basına düşmesi üzerine bakan geri adım atarak, hücrelere vantilatör konmasını istedi.  Halbuki bu konu için Müdürü arayıp çıkar emri vereceğine çözüm üret deseydi olaylar bu kadar byümeyecek ve basına da düşmeyecekti.

Bizim bakanın insanı yönü çok güçlüymüş ki mahkumların sıcakta küçük bir hücrenin içerisinde kalmasına gönlü razı olmadı. Peki ben şimdi sayın bakana sorarım... bundan bir hafta önce on gün hücre cezası alan mahkum için neden insanı duyguları kıpırdamadı ? Yoksa o mahkum Türkiyeli olduğu için mi yoksa sizin çevrenizden bir avukat arkadaşınızın müvekkili olmadığı için mi?