Anastasiadis’ten medet ummak!!! 

Rum yönetimi ve ona destek veren emperyalist güçler, yaşamın her alanında, ekonomide, ulaşımda, iletişimde, ticarette, uluslar arası üyeliklerde, eğitimde, sporda, dış temaslarda bize niye ambargo uyguluyor?

- Kıbrıs Türk halkını bıktırmak, mücadele azmini kırmak, devletinden ve Anavatandan soğutmak ve sonunda diz çöktürtmek, teslim olmasını ve Rum Devletinin hegemonyası altına girmesini sağlamak, Rum egemenliğini kabul ettirmek için…

Peki 21 Aralık 1963’de başlayan silahlı saldırıların, soykırımların, etnik temizliğin amacı neydi?

- Kıbrıs Türk halkına diz çöktürtmek, teslim olmasını ve Rum Devletinin hegemonyası altına girmesini sağlamak, Rum egemenliğini kabul ettirmekti Bir başka deyişle, 1964’den beri devam eden insanlık dışı ambargolar ve izolasyonlar, bizi Rum egemenliği altına almak hedefiyle silahla başarılamayanın başka araçlarla başarılmasını amaçlayan değişik bir saldırı şeklidir…

Yani 1964’de başlayan saldırılar ve savaş bitmemiştir. Ateşkes ortamında, başka araçlarla, daha yaygın olarak, adada ve Dünyanın her köşesinde tüm hızıyla devam etmektedir…

Irkçı, hegemonyacı, soykırımcı Rum yönetimi silahlı saldırılarında niye istediği siyasi hedefe ulaşamamıştı? Ulaşamamıştı, çünkü Kıbrıs Türk Halkı, özgür yaşamak, Rum boyunduruğuna girmemek, Rum egemenliği altında onların insafında yaşamamak için, açlığı, yokluğu, sefaleti, ezilmeyi göze alarak teslim olmayı reddetmiş, silaha sarılmış ve direnmişti…

Açlığa, yokluğa, sefalete, göçmenlik yaşamına, sıkıştırıldığı adanın %3’ünde 11 yıl süren insanlık dışı bir kuşatmaya rağmen onurunu koruyarak şerefli bir direniş sergiledik…

1974’den bu yana da bu soylu direnişi sürdürdük…

Kıbrıs Türk Halkı, bu onurlu direnişte yüzlerce şehit vermesine, 103 köyünü kaybetmesine, malı-mülkü gasp edilmesine karşın teslim olarak Rum Devleti çatısı altına girmeyi, ondan medet ummayı reddetti. Sadece Anavatanına sığındı, gözü hep Kuzey’de oldu..

Ve, Anavatan Türkiye’nin yaptığı özverili yardımlarla, en sonunda Türk Barış Harekatı ile silahlı savaşı kazandı, egemenlik ve self-determinasyon haklarını koruyarak kendi egemen-bağımsız devletini kurdu. Egemenliğimizin simgesi ve güvencesi olan bu devlet, ambargolara ve izolasyonlara karşı sadece Anavatandan aldığı yardım ve destekle her geçen gün güçlendi, kökleşti..

44. Yaşını da birkaç ay sonra kutlayacak…

SİLAHLI SAVAŞI KAZANDIKTAN SONRA NİYE TESLİM OLALIM? NİYE RUMDAN MEDET UMALIM?

Ne ki ırkçı-yayılmacı Rum liderliği ve ona destek veren emperyalist güçler bunu hazmetmedi ve silahsız savaş siyasetine geçiş yaptı…

Silahsız savaşın en önemli aracı ise ambargolar ve izolasyonlardır…

Bu silahsız savaş araçlarını uygulayarak nefes almamızı engellemek, bizi boğmak, yok etmek, çökertmek ve teslim alarak Rum egemenliği altına sokmak istiyorlar. Bize şunu diyorlar:

- Ambargolardan, EKONOMİK KRİZDEN kurtulmak istiyorsanız, uluslar arası alanda spor yapmak, Türkiye’ye ihtiyaç duymadan direk haberleşmek, seyahat etmek ve serbest ticaret yapmak ve direk uçuş istiyorsanız Rum devletini adanın tek meşru egemen devleti olarak tanıyacaksınız, KKTC’den, Türkiye’den egemenliğinizden vaz geçeceksiniz, Rum devletinin egemenliğine gireceksiniz, kuruluşlarınız Rum devletine kaydolacak, Rum kuruluşlarının çatısı altına girecek, ticaretinizi bizim devletimizin izniyle bizim limanlarımızdan, bizim belgelerimizle yapacaksınız vb….

Bu dayatmanın öteki adı TESLİM OLMAKTIR …

Yani Kıbrıs Türk Halkına teslim ol, Rum boyunduruğu altına gir diyorlar…

Bir başka deyişle 1963’den bu yana silahla yapamadıklarını kullandıkları silahsız yöntemlerle ambargolarla elde etmeye çalışıyorlar….

Yani ateşkes ortamında siyesi-ekonomik savaşı hala tüm boyutlarıyla sürdürüyorlar…

O halde önümüzde aynen 1963’de silaha sarıldığımız günlerde olduğu gibi 2 yol vardır:

1- Ya bu dayatmayı kabul edip teslim olacak ve Rum devletinin egemenliği altına gireceğiz, boyunduruğu hazmedeceğiz…

2- Ya da ayrı kimliğimizi, bağımsızlığımızı, egemenliğimizi, devletimizi, şerefimizi koruyarak 1963’lerde olduğu gibi, Kuva-yı Milliye ve TMT ruhu ile direneceğiz…

Onurlu ve şerefli olan, bize ve milli mücadele tarihimize yakışan budur…

Teslim olarak Rum egemenliği altına girmek şerefsizliktir, onursuzluktur, soysuzluktur, emanete, şehitlere ve gelecek kuşaklara ihanettir

HAYVANCILARIN YANLIŞI

Günlerdir haklı bir eylem yapan Hayvan besleyicileri, geçtiğimiz hafta Anastasiadis ile görüşüp sorunlarının çözümünü istemek için sınır kapısına yürümekle, ne yazık ki büyük bir yanlış yapmışlar ve haklı eylemlerine gölge düşürmüşlerdir..

Öfke ile, eli kanlı, ırkçı Rum yönetimine teslim olmayı mı düşünmüşlerdir? Sanmıyorum, ama bu yanlış davranış hepimizi üzmüştür..

Bu devlet hepimizindir. Seçtiğimiz kişiler bizi yanlış yönetiyorsa, yanlış kişileri seçtiğimiz için, sorumluluğun yarısı da bizdedir..

Yapılması gereken direnerek hakkımızı almak, alamıyorsak seçtiğimiz yanlış kişileri yasal yollarla o makamlardan indirmektir…

Devlet malını vurup kırmak, ya da Rum yönetimine teslim olmak, onlardan medet ummak değil…

Devamla hep birlikte yapılması gereken, ekonomik krizde önemli etken olan ırkçı Rum yönetiminin ambargo ve izolasyonlarına karşı, şimdi hükümete karşı verilen mücadelenin bin kat fazlasıyla mücadele etmektir..

Milli mücadelede kendini binlerce kez kanıtlamış olan, şehitler veren, kan döken ama teslim olmayan mukavemetçi, onurlu Türk köylüsüne, Türk Halkına yakışan da budur…