Musul’un işgalinden sonra IŞİD (Irak-Şam İslam ordusu) adı ile yatıp kalkar olduk.

IŞİD, Suriye devlet Başkanı Esad’ı devirmek için birçok batılı devletin desteklediği EL-NUSRA isimli örgütten kopan bir grup.

EL-NUSRA’dan çok daha katı düşüncelere sahip.

Kendileri gibi düşünmeyen herkesi “Kafir” ilan edip öldüren bu grup, aslında İslam tarihinde oldukça sıkça rastlanan fanatik ve sapık gruplardan birisidir..

İslam tarihinde bu tür sapık ve fanatik grupların ilk temsilcisinin adı; “HARİCİLER” idi.

Yakından incelediğimizde dün Hariciler neyi düşünüp neyi yapıyor idi iseler günümüzün Haricileri; Taliban, El-Kaide, El-Nusra veya IŞID’de aynı şeyleri düşünüyor ve aynı sapık icraatları sergiliyorlar.

Hariciler; Hz. Ali devrinde ortaya çıkmış, başlangıçta siyasi iken daha sonra dini bir hüviyete bürünmüş sapık bir mezhepti.(M.S.657)

Hâricîler, Hz. Ali ile Sam valisi Muâviye arasında yapılan Siffin savaşında, sorunun çözümü için tarafların birer hakem atamaları üzerine ortaya çıktılar. Onlara göre Allah'tan başka kimsenin herhangi bir konuda hüküm verme yetkisi yoktu. (lâ hukme illâ lillâh). Böyle bir yetkiyi kabul edenler kâfir olurlardı. Sorunu hakemler aracılığı ile çözmeyi kabul ettiği için Hz. Ali de kâfir olmuştu. Kâfir olduğuna inandıkları Hz. Ali'den ayrılmanın farz olduğu düşüncesiyle Hâricîler, gizlice ordudan ayrılarak Harûra'da toplandılar. Bu huruç (çıkış) hareketi ile Islâm

tarihindeki ilk siyasî parçalanma da gerçekleşti. Harûra'dan sonra Nehrevân'da üslenen bu grup, Islâm tarihinin en kati, en savaşçı partisini oluşturdular.

Hz. Ali'den ayrılarak kendilerine başka bir Halife seçen Hariciler, ülkede kısa zamanda tam bir terör havası estirmeye başladılar. Görüşlerine katılmayan, önderlerini halife olarak tanımayan, Hz. Ali ve Hz. Osman'ı kâfir ilân edip lânetlemeyen her Müslüman’ı kâfir sayıyor, acımasızca öldürüyorlardı. (Bugünkü IŞİD ve EL Kaide’ye ne kadar benziyor değil mi?)

Başlangıçta sayıları on iki bin kadardı. Hz. Ali'nin çeşitli girişimleri sonucunda büyük bir bölümü isyandan vazgeçerek Ali saflarına katılmış, geride yalnız dört bin kişi kalmıştı. Bunların bütün uyarılara rağmen eylemlerini sürdürmeleri, Hz. Ali'nin ordusuyla üzerlerine gelmesine neden oldu. Nehrevân'da, Hz. Ali'nin ordusuyla Hâriciler arasında yapılan savaş, güçler arasındaki dengesizlik nedeniyle Hâricîler için tam bir felâketle sonuçlandı. Bazi rivâyetler bu savastan ancak sekiz-on Hâricînin kurtulabildiğini belirtir. Bu büyük hezimetten sonra hayatta kalabilen Hâricîlerin her birinin başka bir yere kaçtıkları ve çok sayıda hâricî kollar oluşturdukları söylenir.

Nehrevân bozgunu Hâriciler üzerinde silinmez bir etki bırakmış, onlar için Allah yolunda ölmenin, sehâdetin bir simgesi hâline gelmiştir. Bu olaydan sonra hâricileri yönlendiren en önemli duygu, intikam duygusu olmuş ve bu, bir türlü tatmin edilememiştir. Netice de Hz. Ali bir Hâricî tarafından şehît edilmiştir. Hâricîler, Emevîler ve Abbasîler döneminde de sayısız isyan hareketiyle varlıklarını sürdürmüşlerdir.

İncelendiğinde bu günkü IŞİD ile dünkü Haricilerin dine, Müslümanlara ve başka dinden olanlara bakış açıları aynıdır.

Onlara göre Müslüman olmayan başka dinden olan kafirlerin yanı sıra, bu kafirlere karşı verdikleri mücadelede kendilerine destek vermeyen ve bir kenarda oturan Müslümanlar da kafirdir.

Büyük günâh isleyen kimse Islâm'dan çıkmıştır. Liderin emrine itaat şarttır ve farzdır. Liderin emrine karşı gelen kâfir olur ve öldürülmesi gerekir.

Hâricîler "Allah'ın vah yettiği ile hükmetmeyenler kâfirdirler" (el-Mâide, 5/47) âyetini "Lâ hukme illâ lillâh" (Allah'tan başka kimse hükmedici değildir) seklinde formüle ediyorlardı. Masum insanların kanını dökmek onlar için başlıca silahtı.

Günümüzde kendilerini İslam’ın bayraktarı gibi gösteren IŞİD ve benzeri fanatik örgütler; İslam’ın ve ruhuna ters düşen düşünce ve icraatları ile İslam’a İslam düşmanlarından daha fazla zarar veren unsurlardır.

Bu örgütlerin ardında başta İngiliz emperyalizmi olmak üzere İslam düşmanı birçok devlet ve örgütler vardır.

İslam dünyası öncelikle emperyalizmin piyonu olan bu fanatiklerle mücadeleyi esas almalı ve bunların İslam la uzaktan yakından ilgilerinin olmadığını ilan etmelidirler.


 ERHAN ARIKLI