Önce Ersin Tatar, ardından Mehmet Çakıcı ile Mustafa Gökmen…

Seçimde potada kalmamak ve sandıktan çıkabilmek uğruna aşırı sıcak altında, kan ter içinde koşuşturan, didinen siyasilerin, seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından teker teker dökülmelerini hiç de olağan dışı karşılamıyoruz.

Kolay değildir bir ayı aşkın bir süre, gece gündüz demeden kentler bir yana, ‘o köy senin, bu köy benim’ diyerek koşturmak… Aşırı enerji tüketiminin etkileri sonradan belli olur derler. Doğrudur da!..

Neyse ki şu anda iyiler… Allah geçmiş eylesin diyelim ve ekleyelim.

Kendilerine kim veya kimler söyledi temmuz sıcağında seçim yapmalarını?..

Bazı siyasiler ve partiler yırtındı, ama söz geçiremediler. Onlar, illa ki ‘Baskın basanındır’ veya ‘Baskın seçim’ diye tutturdular, avantaj sağlamayı yeğlediler, ama evdeki hesap çarşıya uymadı.

‘Baskın seçim’ oldu da ne oldu?.. Tek başına hükümeti kurabilecek sayıya ulaşabildiler mi, yoksa?..

Seçim 28 Temmuzda değil de, alternatif öneri olan 29 Eylül’de gerçekleştirilmiş olsaydı, ne Tatar ile Çakıcı ve ne de seçimi kaybeden Gökmen rahatsızlanırdı!..

Daha bakalım kimler yorgunluğu atamadı, stresi gideremedi?

Serin mevsim dururken, en sıcak günlerde seçim tarihi saptamak ve sandığa gitmek Allah aşkına akıl kârı mıydı?..

“Seçime her zaman hazır parti biziz” diyerek ve ana muhalefet ile de anlaşarak temmuzu eylüle tercih ettiler.

Neyse ki olan oldu, taşlar da yerinden oynadı…

Gelelim Kıbrıs meselesine…

Güney Kıbrıs’ta yapılan bir anket, Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs sorununa ilişkin çözüm umudunun olmadığını gösterdi. Ankete katılanların yüzde 100’ü, “Kıbrıs sorununun bu dönemde çözümünün her zamankinden daha zor olduğu, ekonomik kriz içerisindeki bir müzakerenin ‘Kıbrıslıların’ aleyhine olacağı” görüşünü dile getirdi.

Katılanların yüzde 45’i, güven eksikliği nedeniyle çözümün, durumun bu şekilde kalmasıyla sağlanması gerektiğini savunurken, yine güven eksikliği nedeniyle yüzde 28’i de ‘bölünmüşlük’ önerisinde bulundu.

Bölünmüşlüğü savunan yüzde 30’a yakın kitlenin görüşlerine de saygı duymak gerek.

Ankette, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlarla birlikte tekbir Kıbrıs, yani ‘Birleşik Kıbrıs’ önerisinde bulunanların oranı ise yüzde 3’te kaldı.

Anket sonuçlarından hala adadaki gerçekleri göremeyenler elbette ki memnun olmadı. Örneğin; PASOK’un eski üyelerinden, Avrupa Parlamentosu eski Başkan Yardımcısı Paraskevas Avgerinos, “Kıbrıslıların, çözümsüzlüğü Kıbrıs sorununun çözümü olarak addettiğini” belirterek, “çok yazık” dedi. Avgerinos, Kıbrıs sorununun çözümlenemediğini, zira var olan fırsatların değerlendirilemediğini ifade etti.

Anket sonuçları şunu gösteriyor ki, Rum tarafı da, iki toplumlu ve iki kesimlilikten yana… Esasen böyle bir çözüm şekli 1977 ve 79 Doruk Anlaşmaları’nda vurgulanmıştı… Ancak şimdilerde düşünceler daha da ileri giderek, şimdiki durumun çözüm kabul edilmesi gereği üzerinde duruluyor.

Hani, ‘Alan memnun, satan memnun’ derler ya, aynen öyle!..

Kolay değildir, aradan koskoca 39 yıl geçti, nesiller değişti. Karma köy Pile’nin konumu bambaşka. Dipkarpaz, Sipahi de öyle… Bundan sonra kaç tane Rum gelecek de Kuzey’de yaşayacak?..

Rum halkı kendi derdinde… Esas dert de ekonomik sorun. Zaten Başkan Nikos Anastasiadis de, bu durumu gerekçe göstererek, görüşmelerin sonbahara ertelenmesini istememiş miydi?.. Ekime daha üç ay var. Anastasiadis geçen şubat ayında seçilmişti… Diyeceğimiz, şubat nire, ekim nire…

Varsın ekimde başlasın da kavga olmasın. Ancak başlaması için de bir nevi ‘ön şart’ koşuluyor. Rum Lider Nikos Anastasiadis, Maraş’ın Türkiye için kritik test olduğunu söylüyor. Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis de, kapalı kentin ekimden önce iade edilmesi gerektiğini duyuruyor.

Belki de peşinen Maraş’ı cebe koyarak, Rum halkında Kıbrıs sorununa ilişkin tükenen umutları umuda çevirmek istiyorlar.

İyi hoş da, her iki tarafta umutlar tükenirken, Kıbrıs sorunu da tükenmedi mi sanıyorsunuz?..