SAVAŞ DİVANININ TOPLANMASI

Serdar Mustafa Paşa 4 Temmuz’da savaş divanını topladı. Divanda önce Serdar Lala Mustafa Paşa’nın Kıbrıs seferin de padişadın mutlak vekili olduğuna ilişkin ferman okundu.(9)

Bu fermanın okunmasından sonra Piyale Paşa düşman gemilerinin ani bir baskın yapmalarını önlemek için donanmanın Ada’nın etrafını, gece gündüz dolaşması emri verildiğini açıkladı. Kaleleri, kuvvetleri, halk desteği, silah, cephane ve gıda stoğuyla ilgili bilgiler toplanarak, Kıbrıs’ın fethinin nasıl tamamlanması gerektiği savaş divanında görüşül-dü. Serdar Mustafa Paşa, komutanların görüşünü sordu:

“Paşalar, Beyler. Allahü Teâla’nın yardımı ile kuvvetimiz bu Ada’yı ve fethedip, Devleti Aliye’ye ilhaka yeterlidir. Kıbrıs’ta fethedilecek iki müstahkem kale vardır. Önce hangi kaleyi fetheyliyelim.”

Donanma komutanı Piyale Paşa, Mağusa’nın fethedilmesi gerektiğini söyledi. Gerekçe olarak da Venediklilere dıştan yardım geleceğini gös-terdi. Piyale Paşa’ya göre Mağusa fethedildikten sonra Ada’nın henüz Türklerin eline geçmeyen bölgeleri de alınarak, Lefkoşa önlerinde tüm güçler toplanmalı idi.

Mustafa Paşa rütbe sırasına göre tüm komutanların görüşlerini aldık-tan sonra, kendi görüşünü söyledi:

“Lefkoşa Kıbrıs adasının yönetim merkezidir. Venediklilerin yalnız soylu aileleri, savaş araç ve gereçleri değil, Ada’nın bütün zenginliği de bu kentte toplanmıştır. Dıştan düşmana yardım gelmeden bu kentin fet-hedilmesi gerekmektedir. Eğer Lefkoşa fethedilirse, bu başta Venedik ol-mak üzere Hristiyan Avrupa’da manevi çöküntüye yol açacaktır.”

Serdar Mustafa Paşa ve donanma komutanı Piyale Paşa’nın görüşleri savaş divanında istişare edildi. Çoğunluk Mustafa Paşa’nın görüşlerini destekliyordu. Savaş divanında, Lefkoşa’nın fethine karar verildi. Do-nanma Piyale Paşa ve Kaptan-ı Derya Müezzinzade Ali Paşa komutasın-da ikiye bölünerek, Kıbrıs’a asker ta taşımakla görevlendirildi.

Larnaka’nın yönetimi Sivas Beylerbeyi Behram Paşa’ya verildi. Ay-rıca Behram Paşa Larnaka’daki donanma ve Türk askeri kampını koru-makla görevlendirildi.

Mustafa Paşa Türk donanması daha hareket ederken, Kıbrıs Genel Valisi Nikola Dandalo’ya gönderdiği mektupta karar vermesi için 15 gün süre verdi:

“Eski hakların gereklerine uygun olarak Kıbrıs karlığının Mısır’a bağlantısı olduğunu bilmiyor değilsiniz. Mısır’ı Türklerin zaptıyla Kıbrıs onunla birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçekte bir parçası olur. 200 bin kişilik kahraman ordumuzun başında size meydan okumaya geldiği-miz bu Ada’nın zaptı için gerekirse Şevketlu padişahımız İmparatorlu-ğun bütün kuvvetlerini ve servet kaynaklarını tercih etmeye hazırdır. Bundan dolayı adı bile bütün dünya

milletlerine korku ve dehşet veren Şanlı Osmanlı Ailesi ile hükümetiniz arasındaki eski dostluğun bozulup sarsılmaması için düşünmenizi ve direniş göstermeksizin şevketmeap Padişah’a teslim etmenizi şimdiden ikaz edeceğiz ki, böyle azametli bir devletle aranızdaki sevgi ve dostluk ebediyyen sarsılıp bozulmasın.

Eğer ki size verilen böyle doğru öğütlere karşın boş ümitlere kalkışır-sanız gazaba gelmiş fatihlerin ika eyledikleri dehşet ve akıbete imtisalen harbin doğuracağı bütün felaketkere intizar etmelisiniz.

Buna dair düşünce ve kararınızı verebilmek için yarım ay daha size mühlet veriyoruz.

Böylece Allaha ısmarladık.

Mustafa Paşa, Dandalo’ya verilen 15 günlük süre içinde Türk kuv-vetlerinin bütününü Kıbrıs’a getirmeyi hesaplıyordu.

Türk savaş divanının kararı Venediklileri şaşırtdı. Venedikliler Türk-ler’in hücuma Mağusa’dan başlayacağını düşündüler. Böylece Lefkoşa’-da bulunan Venedik kuvvetleri Başkomutanı Astorre Baslione’yi Mağu-sa’ya göndermek hatasına düştüler.

LEFKOŞA KUŞATMASI

Larnaka’dan Türk ordusunun Lefkoşa’ya doğru hareket ettiğini haber alan Venedikliler, kale dışındaki sarayları ve köşkleri, yakıp yıkarak tah-rip ettiler. Tüm meyve ağaçlarını kestiler. Henüz biçilmemiş arpa ve buğday tarlalarını ateşe verdiler. Su kuyularını zehirlediler.

Akşehir ve Kırşehir Beyleri komutasındaki Türk ordusu öncü birlik-leri Lefkoşa’ya beş kilometre yaklaştıklarında özel yetiştirilmiş 500 ka-dar Venedik askerleri Stradiot’ların pususuna düşer. Çok kanlı bir savaş olur. Durumdan haberdar edilen Başkomutan, Kraman Beylerbeyi Hasan Paşa’yı Eyaley askeri ile yardıma gönderir. Türk kılıçlarından Atradiot-lar, kaleye koşup canlarını zor atar.

Yüzbaşı palazzo de Fan bölüğünde bulunan İtalyan askeri Fabriano Falahetti olayı şöyle anlatmaktadır:

“Türkler Lefkoşa’nın dört mil dışına geldikleri sırada 500 “Stradiot” askerinin pususuna düştüler. Bu “Stradoit”ların 500’ü Lefkoşa’da 300’ü de Mağusa’da üstlenmişti. Pusuyu büyük bir çarpışma izledi ve pek çok insan öldü. Stradiotlardan yalnız bir kişi ölüp Yüzbaşı Cortise de esir düştü. Sonradan kafasının kesildiğini duyduk.

Piri Tarihinde olay daha faeklı olarak yer almaktadır.

“Tuzla’dan Lefkoşa kalesine 8 saatlik mesafe olduğundan yol alınıp kaleye yaklaşıldığında Kırşehir ve Akşehir Beyleri otakçı atanıp ileri gönderildi. Belirtilen yere vardıklarında bir miktar iğrenç kâfirin kaleden dışarı çıkıp konaklamalarını engellediklerinin en keremli Başkomutan Hazretine bildirilmesi üzerine, Karaman Beylerbeyisi Hasan Paşa eyaleti askerleriyle görevlendirildi. Otakçıların imdadına yetişen Hasan Paşa o lânetli herifleri kuşatıp göz açıp kapatıncaya kadar tümünü kılıçtan geçi-rip kalanlar da bin türlü belalara uğrayarak kaleye canlarını zor attılar. Hamd ve minnet Allaha Mahsustur (Lillâhi’t Hamd ve’l mine).

Lala Mustafa Paşa, şehre saldırmadan önce son bir girişim daha yap-dı. Korfulu kör bar rahip olan Nikodemus’u Nikola Dandola’ya elçi gön-derip, kentin savaşsız teslimini istedi. Dandolo’ya gönderilen mektupta Venedik Cumhuriyeti’nin zayıf, güçsüz ve küçük bir devlet olduğunu be-lirterek, Ada’yı savaşsız teslim ederlerse Türk Padişahının dostluğunu kazanacaklarının altı çiziliyordu. Kentin savaşsız teslim edilmesi halin-de, Venediklilerin kentten çıkıp gitmelerine izin verileceği yerli halkın canına ve malına dokunulmayacağı, kendilerine her türlü özgürlük veri-leceği bildirildi. Lefkoşa’da oturan Kıbrıs Genel Valisi Nikola Dandola askeri gücünün ve kentin kalesinin yenilenmesinin büyüsüne kapılarak, gurur içinde Türk önerisini kabul etmedi. Böylece Lefkoşa’nın fethi sı-rasında her iki taraftan büyük ölçüde can ve mal kaybının önlenmesi için son fırsat da kaçırılmış oldu.

Bu önerinin reddedilmesi üzerine, kentin etrafındaki araziyi Türk or-dusu zaptetti. Başkomutan Mustafa Paşa, yüz bin kişilik muazzam Türk ordusuna bu arazide resmi geçit yaptırttı. Mehter takımı “Yektir Allah” diye yeri göğü

inletdi. Kaledeki Venedik kâfirlerinin kalbine korku saldı. Türk cengaverleri aşka gelip çoştu. Lefkoşa kalesinin önlerindeki o mu-azzam orduyu görüp, mehter müziğini işiten Venedik kâfirleri korkudan tir, tir titredi. Türk ordusunun muazzam resmi geçidinin Venedik kefere-si üzerindeki etkisi Piri tarihinde şöyle anlatılmaktadır:

“Bir mübarek vekitte Padişah ordusu ve yiğitliğiyle, namlı Başkomu-tan Hazretleri, dünyanın duygu ve düşüncesinden arınmış; burçlardan, hisarlardan, gözleri açık, akılları kaçık, onları seyreden imansız kâfirler, bin türlü korku ile nefeslerini tutmuş, saşkına dönmüşlerdi. Bu denli yer götürmez asker ile başa çıkmağa güç yetiremeyecekleri aşikâr iken, yine cahilce çabalamayı elden bırakmayıp savaşmaya hazırlandılar.”

Başkomutan, Piyale Paşa’yı denizden Venediklilere gelecek herhangi bir yardımı önlemekle ve Maraş Beylerbeyi Mustafa Paşa’yı da Mağosa kalesinden giriş ve çıkışları önlemekle görevlendirildi. Sivas Valisi Beh-ram Paşa’yı da ihtiyaten bir miktar gemi ve askerle Larnaka kentinde bı-raktı.

Calepio 22 Temmuz düşman ordusunun geri kalanlarının dageldiği-ni, bazı atlıların surlara kadar atlarını cesurca sürdüklerini belirterek şöy-le devam etmektedir:

“Kamplarını Mantia Tepesi (Ayios Marina Tepesi, Lefkoşa şehrinin Rum kesiminde, Hilton Oteli ile Kıbrıs Üniversitesi arasında yer alan te-pe A.A.) üstünde kurdular. Bunların arasında ve aynı yerde, General (La-la Mustafa Paşa) otağını kurdu. Bizim insanlarımızın “İnşallah bulamaz-lar” isteklerine rağmen bol miktarda su buldular.

Ordunun diğer kısmı, su kaynağına yakın St. Dimitri’de (Lefkoşa kentinin Rum kesiminde bulunan Ayios Denmetios veya Aydemet böl-gesi A.A.) kamp kudular. Diğer çadırlar, kullanmya hazır su olması ne-deni ile beş İtalyan mili uzakta bulunan, Aglangia (Eğlence) ve Athalas-sa (Atalasa) köylerindeydi.”

Başkomutan Mustafa Paşa, 22 Temmuz, 1570’de ordusunu yedi kıs-ma ayırarak, Lefkoşa’nın yedi burcunun karşısına gelecek şekilde, birer, birer yerleştirildi. Başkomutan kendi karargahını hakim bir noktaya Kos-tanza burcunun batısına kurdu. Sağ tarafına Do Dö Kataro burcunun kar-şısına Anadolu Beylerbeyi İskender Paşa, sol tarafına Tripoli burcunun karşısına Halep Beylerbeyi Dervişl Paşa ve Kilis Beyi Canbolat, Davilla burcunun karşısına Ali Paşa, Podokatoro burcu karşısına Karaman Bey-lerbeyi Hasan Paşa, Kostanza burcu karşısına Şehr-i Zor Beylerbeyi Muzaffer Paşa ve komutası altına verilen Rumeli Sancak beyleriyle, Sam ve Trablussam eyalet askeri ve yeniçeriler yerleştirildi.

Kahramanlık destanlarını atadan babadan dinlemiş, hamaset dersi al-mış, çetin savaşlarda bulunmuş, deneyimli Türk komutanlar emrinde 100 bin kişilik bir ordu Lefkoşa surları önündeydi. Bu muazzam ordu da 50.000 piyade (Sancak Beylerinin düzünli yerli kulu, azap, sekban, Tü-fekçi, Lağımcı) 6.000 yeniçeri, 3.500 akıncı, 3.500 tımar sahibi yerli ko-lu topçu, 2.500 süvari, 2.000 cebeci (ordu donatım) ve arabacı ocakları mensupları vardı.

O zamanın savaş kaidelerine göre, Türk süvarileri gruplara bölünüp Mağosa, Girne ve Baf kalelerini uzaktan kuşatıp, kontrol altına aldılar.

Calepio Türkler’in tabyalar inşa ederek burçların planlamalarını, sur duvarlarını ve aynı zamanda da evleri top ateşine tutmak istediklerini şöyle anlatmaktadır:

“Ayın 30’u olan Pazar günü (30 Temmuz, 1570), acele ile St. Marina Tepesinde (Lfkoşa kentinde, Constanzo (Bayraktar) ve Potocaro (Süslü) Burçlarından 750 m. Güneyde yer alan, bu günkü ismi ile diğeni Akrita caddesi üzerinde bulunan Bandabulyanın karşı sol tarafındaki tepe.SL) kaleden yüz kırk adım uzakta bir tabya kurdular ve (üzerine) toplarını yerleitirerek bize ateş etmeye başladılar. Tabya inşa işini sürdürürken bizden hiçbir engelleme görmediler. Bizim adamlarımız, Podochatoru (süs-lü) ve Caraffa (Altun) burçları arasındaki surlardan ve Caraffa (Al-tun) burcu ön yüzünden, 50 librelik toplarla düşmanı yerinden oynatmak için ateş ediyorlardı.

Fakat Türkler, büyük bir arzu ile gece boyunca da çalıştılar ve tabya-yı çabucak bitirdiler. Bazı burçların platformlarını, sur duvarlarını ve ay-nı zamanda da evleri top ateşine tutmak istiyorlardı. Surların mühendisi, yaptığı traverslere güvenerek (bazı nedenlerden dolayı bazı kişiler dürüst olmadığını düşünüyorlardı.) yıkılmayacağına inanıyordu.

St.George’da (Lefkoşa kentinin Rum kemsinde, Constanzo (Bayrak-tar) ve D’Avila (Kara İsmail) Burçlarından 600 m. Güneyde yer alan, bu günkü ismi ile Dişgeni Akrita ve Arcrepiskopou Makariou 11 caddeleri-nin kesiştiği yöre. AA. ve SL), önemsiz bir tepe üzerinde bir tane daha tabya kurdular. Niyetleri buradan da eclerimizin üstüne ateş etmekti. Ü-çüncü tabyayı, Constanzo (Bayraktar) ve Podocharoto (süslü) burçlarına yönelik şekilde Margarita (Lefkoşa kentinde, Constanzo (Bayraktar) ve Potocatoro (süslü) Burçlarından 750 m. Güneyde yer alan, bu günkü ismi ile Digeni Akrita caddesi üzerinde bulunan Bandabulyanın karşı sol tara-fındaki tepe. A.A. ve SL.) isimli bir tepe üzerinde kurdular. dördüncü tabyayı Mandia tepesinin yarı yüksekliğine kurdular. fakat buradan açı-lan ateş çok etkili olmadı.