Rum tarafının savunduğu “AB ilkeleri-normları-değerleri temelinde işleyebilir devlet” çözümü, ÜNİTER devlet istediğinin kanıtıdır

Rum yönetimi Başkanı Anastasiadis, ikide birde, “Avrupa ilke ve değerleri temelinde, halkı, ülkeyi, kurumları ve ekonomiyi birleştiren ve işleyebilir bir devlet yaratan” çözümden söz ediyor...
Anastasiadis, bundan birkaç yıl önce AB’yi de uyararak şöyle demişti
“Kıbrıs sorunu Avrupa sorunudur. ‘Çözümü siz bulun, biz Avrupa müktesebatına uyduralım’ doktrininin benimsenmesi yanlış politikadır. AB’yi dikkate almayan bir çözüm iki vitesli bir devlet yaratacak olmasının ötesinde Kıbrıslı Türkler vasıtasıyla Avrupa’yı Ankara’nın keyfine mahkum edebilir”
Rum sözcü Prodromu da dün basında yer alan açıklamasında, “çözümün AB ilkeleri ile hukukuna uygun olması gerektiğini” vurguladı

NE DEMEK?

Anastasiadis’in özetle dediği şudur:
1- Kıbrıs sorunu Avrupa sorunudur, bu nedenle ‘Çözümü siz bulun, biz Avrupa müktesebatına uyduralım’ doktrini yanlıştır. Bu nedenle AB çözüme taraf olarak çözümün Avrupa ilke ve değerleri temelinde olmasını sağlamalıdır
2- Bu temelde bir çözüm Halkı, ülkeyi, ekonomiyi, kurumları birleştirmelidir, aksi takdirde çözüm 2 VİTESLİ bir devlet yaratacaktır
3- Böyle bir çözüm de Türkiye’nin, AB içinde etki sahibi olmasına yarayarak Kıbrıs Türkleri üzerinden Avrupa’yı esir almasına neden olacaktır…

TEK VİTESLİ DEVLET NEDİR?

Kıbrıs sorununu bunca yıldır çok yakından izleyen biri olarak “TEK VİTESLİ DEVLET” kavramını ilk kez duymuştum…Bu kavram, tam da Rum milli hedeflerini çok iyi özetleyen çok yaratıcı bir buluştur…
Türk siyasi liderliği 1960 anlaşmaları için, buna tam ters çok yaratıcı bir tasvir yapmıştı…
- Buna göre, Kıbrıs Cumhuriyeti bir otobüs ise, dümeni Rumların, frenleri ise Türklerin kontrolündeydi…Rum tarafı otobüsü istediği yöne (ENOSİS) götürmeye kalkarsa, Türk tarafı frene basarak bunu durduracaktı…Nitekim rahmetli Dr. Küçük, VETO hakkımızı kast ederek “dümen onlardaysa freni de bizdedir” demekteydi…
Bu, ortaklık Cumhuriyetinin iki eşit-egemen Halkın kurucu ortaklığına dayalı olarak kurulmasının doğal bir sonucuydu…Cumhuriyetin çoğunluk-azınlık ilişkisi temelinde kurulmadığının, çoğunluğun yönetmeyeceğinin, iki kurucu Halkın siyasal bakımdan eşit olduğunun ve kararları birlikte alacaklarının ifadesiydi
Türk liderliğinin yaptığı benzetme hiç şüphesiz teorik olarak doğruydu…Çünkü anlaşmalar Türk Cumhurbaşkan muavinine VETO hakkı, Hükümetteki Türk Bakanlarla Meclisteki Türk milletvekillerine ise AYRI OY ÇOĞUNLUĞU HAKKI tanımıştı…Böylece Rum tarafı, Meclis ve hükümetteki parmak çoğunluğuna dayanarak ENOSİS yönünde veya Türk halkı aleyhinde bir karar almaya kalkarsa Türk bakan ve milletvekilleri ayrı oy çoğunluğu haklarını kullanarak, yani frene basarak bunu önleyecekti…
Yine Rum Cumhurbaşkanı tek başına Türkler aleyhine bir karar almaya kalkarsa, Türk Cumhurbaşkan Muavini VETO hakkını kullanarak, yani frene basarak onu durduracaktı…
Nitekim öyle de oldu. 
Rum liderliğinin yasal yoldan ENOSİS girişimleri ve Türk Halkının aleyhine olabilecek gelişmeler, VETO hakkı ile AYRI OY ÇOĞUNLUĞU HAKKI kullanılarak önlendi…
Bu bağlamda, yasal yoldan ENOSİS’i gerçekleştiremeyeceğini anlayan Rum yönetimi, bunu silah zoruyla yapmaya kalktı ve sonuçta belasını buldu…

ÜNİTER DEVLET ANLAMINA GELİR

İşte Anastasiadis şimdi 1960 Anlaşmalarında olan Türk halkına verilmiş FREN görevi gören ve eşitlik ile denge sağlayan, Rum hegemonyasını ve hakimiyetini önleyen bu hakları ve garantörlüğü, “AB ilke ve değerleri, AB normları temelinde çözüm” diyerek yok etmek istemektedir…Ona göre garantörlük ve siyasi eşitlik AB normlarına terstir ve kabul edilemez…
Bunu ise “TEK VİTESLİ DEVLET” kavramı ile çok ibret verici şekilde ifade etmiştir…
“TEK VİTESLİ DEVLET” demek, Federal Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tümüyle Rum yönetiminin kontrolünde olması demektir…
Dümenin de, frenin de, vitesin de Rum’un elinde olması, şoförün de Rum olması, Türk Halkının da bu Rum otobüsünde, onların istediği yöne götüreceği bir yolcu olması demektir…
Bir başka deyişle azınlık-çoğunluk ilişkisi temelinde, ÜNİTER DEVLET ve çoğunluğun azınlığı istediği gibi yönetmesi, Rum çoğunluğun istediği tüm kararları tek başına alması demektir…
Ve, Anastasiadis, bu konuda AB’ı korkutup TEK VİTESLİ DEVLET için destek almak amacıyla Türkiye’yi onlara bir tehdit olarak ileri sürmektedir..
Ve onlara, “dikkat edin, Kıbrıs Türkleri yeni ortaklık devletinde eşit-egemen kurucu ortak olursa, yani viteste, dümende, frende onların ve garantör ülke sıfatıyla Türkiye’nin de elleri -ayakları olacaksa veya otobüs iki-üç vitesli olacaksa, Türkiye Kıbrıs Türklerini kullanarak istediklerini size empoze edecek” mesajı vermektedir… 
AB’ın bu nedenle görüşmelere TARAF olarak “AB ilke ve değerleri-AB normları temelinde, çoğunluğun yöneteceği, azınlığın uyacağı bir çözüm sağlanmasına yardımcı olmasını” talep etmektedir….

ASLA KABUL ETMEYECEĞİZ

Türk Halkı, AB’ın çözümde veya müzakerelerde TARAF olmasını da, Rum hegemonyası ve hakimiyeti anlamına gelen, Rum çoğunluğun yönetmesi, Türk azınlığın boyun eğmesi demek olan TEK VİTESLİ DEVLET’i de, garantörlüğün iptalini de asla kabul etmeyecektir..
Bunu kabul edecek olsaydık, Rum çoğunluğun yöneteceği, Türklerin azınlık olacağı ÜNİTER Devlet öngören Makarios’un 13 maddelik Anayasa değişiklik taleplerini v e 1964’de garantörlüğü iptal etme kararlarını kabul ederdik… 
Bunu kabul edecek olsaydık, Rum egemenliğini bize empoze etmeyi amaçlayan Rum saldırılarına 11 yıl direnmezdik..
Bunu kabul edecek olsaydık, 1968’den bu yana, 50 yıldır süren görüşmelerde ille de SİYASAL EŞİTLİK; EGEMEN EŞİTLİK , GARANTÖRLÜK diye direnmezdik…