Geçen hafta Sıvasta idik.

Sivas Kongresinin yıldönümü münasebeti ile düzenlenen bir dizi etkinlik çerçevesinde, verdiğimiz konferans’ta “TÜRK CUMHURİYETLERİ VE KKTC” konusunu ele aldık.

Konferansımızda, öncelikle Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasındaki ilişkilerin bugün geldiği noktayı analiz ettik ve örnekler vererek, Türkiyenin Türk Cumhuriyetleri ile ilşkilerinde büyük oranda gerilemeler ve kırılmalar olduğunu anlattık.

Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerindeki gerilemenin sebeplerini de özetle şöyle sıraladık;

a)Türkiye SSCB’nin dağılma sürecine hazırlıksız yakalanmıştı. Atatürk, 1934 yılında SSCB’nin bir gün dağılacağını ve Türkiye Cumhuriyetinin buna göre hazırlık yapmasını isterken, ondan sonra gelen yönetimler, Dış Türklere gözlerini, kulaklarını ve beyinlerini kapadılar.Hiç bir hazırlık yapmadılar. 1991’e gelindiğinde de “Hazırlıksız(!)” yakalanmış oldular. Bir müddet bu süreci, hamasetle idare ettiler. Ama sonra bir çok hata yaparak Türk Cumhuriyetlerinin başka merkezlere yönelmelerine sebep oldular.

b)Türkiye’nin ekonomik gücü Türk Cumhuriyetlerinin beklentilerini karşılayamadı. SSCB dağıldığında bağımsızlığını ilan eden Türk Cumhuriyetleri, büyük oranda ekonomik desteğe ihtiyaç duydu. Türkiye bu beklentileri karşılayacak güce sahip değildi. Kıt imkanlarla açılan eximbank kredilerinin de geri dönüşü de olmadı. Türk Cumhuriyetleri, ekonomik imkanları daha geniş olan devletlerin yörüngesine girmek durumunda kaldılar.

c)Türkiye’nin Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti yapısı, Türk Cumhuriyetleri yönetcilerine ters geldi. SSCB dağıldığında bağımsızlığını ilan eden Devletlerin başında o zamanki Komunist Parti yöneticileri vardı. Bunlar, bir müddet sonra demokrasiyi geri plana iterek hakimiyetleri ni devam

ettirecek bir yönetim sistemi kurdular. Bu sistem Türkiye’nin onlara önerdiği Demokratik, Hukuk Devlet modeline tersti. Bu yönetimler bir müddet sonra Türkiye’den uzaklaşmayı tercih ettiler.

d)Türkiye’nin ve Türkiye’yi temsilen oraya giden temsilcilerin onları küçümseyen, herşeyi bilen “Ağabey” tavrı, bir müddet sonra o Cumhuriyetlerde ters tepmeye başladı. Bu devlet yöneticileri, “Biz bir ağabey (Moskova)den kurtulduk. Yeni bir ağabey mi ihdas edeceğiz” diyerek Türkiye’nin vesayetini red ettiler.

e)Türkiye’nin kendi iç problemleri ve Türkiye’yi yönetenlerin önceliğinin Ortadoğuya yönelmesi de Türkiye’nin Orta Asya ile ilişkilerini büyük ölçüde etkiledi. Öte yandan dış baskılar sonucu ortaya atılan “Ermeni açılımı” çalışmaları da elimizdeki tek Cumhuriyet olan kardeş Azerbaycan’ı küstürdü, kırdı ve Türkiye ile araya mesafe koymasına neden oldu..

f) Rusya Federasyonu kendini toparladı ve eski peykleri üzerindeki etkisini pekiştirmeye başladı.Rusya, Orta Asya Cumhuriyetlerini arka bahçe olarak görüyordu. Dünyaya da bunu bu şekilde lanse etti. Kimse de itiraz etmedi. Türkiye’nin bu coğrafyada Rusya ile yarışacak ne gücü ne de vizyonu vardı.

g)Bu Cumhuriyetlerin mevcut yöneticileri, aydınları, akademisyenleri, gazetecileri hep eski Komunist dönemde yetişmiş kişilerdi. Bunlar, Rusya’nın geri dönüşünü alkışlarla karşıladılar.

Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini büyük ölçüde kaybeden Türkiye, KKTC’yi de kaybetme tehlikesi ile de karşı karşıya.

Bu kaybetme şu anda fiziki olarak olmayabilir. Ama iki ülke arasında gönül bağlarının büyük ölçüde zedelendiği de acı bir gerçek.

Bilindiği gibi KKTC, ekonomisi, siyasal ve sosyal yapısı ile Türkiye’ye bağımlı durumda. Türkiye, bu bağımlılık dolayısı ile KKTC’yi kendi insiyatifi doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyor. Bu Kıbrıs Türkleri üzerinde infiale ve tepkiye neden oluyor.

Mesela bir ay önce KKTC’de bir seçim oldu. Bu seçimlerde halkın iradesi doğrultusunda bir koalisyon kuruldu. Gazetelerde Türkiye’den önemli bir yetkilinin koalisyon ortağı olmaya hazırlanan bir siyasi parti genel başkanını, son anda aradığını ve Başbakan’ın direktiflerini ilettiği yönünde haberler çıktı ve maalesef bu haberler yalanlanmadı.

Dünyayı Mısırdaki demokrasiye saygılı olmaya davet eden Türkiye Cumhuriyetinin, KKTC’deki demokrasiye bu şekilde hoyratça müdahalesi, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti yetkililerini dünyada zor durumda bırakır.

Türkiye Cumhuriyeti, KKTC’yi kaybedecek politikalardan uzak olmalı ve Orta Asya’da ters tepen “Ağabey” tavrından artık vazgeçmeli...

“Anavatan-Yavruvatan” edebiyatı da artık sonlanmalı. Türkiye’yi yönetenler KKTC’ye yavru muamalesi yapmaktan vaz geçmeli.KKTC, 30 yaşında bir adam artık. Bu ülke kendi ayakları üzerinde durabilmeli. Bunun için de gereken formüller iki ülke tarafından birlikte hazırlanmalı. Tek taraflı, tepeden inme dayatmacı formüller bünyede ters tepkiler yaratıyor. ”

Konferansta özetle bunları söyledik. Verdiğimiz mesajlar inşallah yerlerine ulaşmıştır.