Biz ana kaynağımız magazin gündemini de ihmal etmeyelim gene bir gerçeği gözümüze magazin soktu;
Bu ‘Mağdur Muhafazakarlık‘ bilhassa kadınlar arasında epey mesafe almış görünüyor habere göre.
Tesettür partisine Asena çağırılıca bir şaşkınlık aldı ortamı bir şaşkınlık .
Halbuki ne var bu kadar şaşacak daha öncede yazdım, medyadan bir yakınımın düğününde konuk tesettürlü gazeteciler pistten inmediler ne kıvırtmak ne kıvırtmak haksızlık etmeyelim başı açık hanım gazetecilerde onlardan eksik kalmadılar.
Karşılıklı bütün gece göbek attılar.
Kadın erkek birlikte konuk olunan düğün, davetlerde hanımların başları örtülü veya örtüsüz pistlerde şakur şukur oynaması, Arabize olduğumuzun delili sayılır mı bilemem, ama ne çifte telli ne folklor , Arap Dansözler gibi göbek atıyorlardı yakında çantalarından baston çıkarsa şaşmam.
Bilmem bu pistlerde ‘Arabize’ olma hali Prof. Karakaş’ın sıkça dile getirdiği ‘Ben Türk’üm utanç duyuyorum’ kavramına uyar mı, utanç listesine girer mi .
Karakaş’a senin etnik kökenin nedir diye soran yok ama o daima ‘Türk’ olduğunu ve utanç duyduğunu deklare etmeyi seviyor.
Cumhuriyet kızları artık böyle dans ediyorlar !
Eşleri, veya her kimse kavalyeleri tarafından dansa kaldırılan yok, canı isteyen fırlıyor piste ve başlıyorlar raksa.
Tarz meselesidir, olabilir, yüzyılımızda başı açık, başı kapalı kadınlar bir araya çok şükür geldiler ama heyhat göbek atmak için, ben de bundan utanç duyuyorum .
Etnik kökenim önemli değil bu toprakların kadını olarak çok üzülüyorum çünkü kadınlar başı örtülü veya örtüsüz , bir araya gelirlerse yeri yerinden oynatırlar diye düşünmüştüm, yanılmışım göbek atıyorlar. Hepsi böyle mi, elbette değildir.
Ve bu kafayla daha çok kadın dayak yer, yolda öldürülür, istemedikleri evlilikler yaptırılır, düğün dernekle dedesi yaşındaki adamlara gelin edilir, çocuk yaşında doğururuken ölür diye düşünenlerdenim .
Hoş tarihten beri böyle gelmiş böyle gidiyor, raks etmeyen kadına dizilerde bile yer yok bakın Osmanlı’da bile akla Hürrem birde Kösem Sultan’dan başkası gelmiyor, malum ikiside kıvırdılar Padişah karşısında .
Seneye Kösem dizisi başlıyormuş, o bitince muhtemelen sil baştan Hürrem’e yeniden başlarlar .
Haydaa bu sefer başlarız tartışmaya Hürrem kim olsun, kim kıvırsın diye.
Avrupa fonları desteğiyle Kösem Sultan filmi çekmişlerdi yanılmıyorsam, ( 2010 İstanbul Avrupa Başkenti) gerekçe ise Osmanlı’nın soyununun tam sonu gelmişken Kösem’in durumu idare etmiş olduğuydu !
Tahta çıkar çıkmaz 19 erkek kardeşini (muhtemelen de 20 kız kardeş) katlettiren kıymetli padişahların (lll. Mehmet ) olduğu Osmanlı Hanedan’ı hem yapıyor hem öldürüyor e buna Kösem dayanmaz.
Sonra ek bütçe verilmiş l.Ahmet’in öpüşme sahnesine kızan Yusuf Kaplan ve filmin yapımcısı Avni Özgürel mahkemelik olmuşlardı , sahi ne oldu sonra , mahkemenin neticesini takip eden muhabir yok herhalde yoksa duyardık.
Neyse biz konumuza dönelim.
Roksalan ve Anastasia televizyon dizi sektörünün şekillediği (şekillendirmesine hiç itirazım yok , tekrar ve aynı boşluk sıktı) Osmanlı Tarihinin iki medarı iftiharı padişah haremleri, başka kadın yok !
Kadınsız Osmanlı tarihi desek yerinde olur!
Hürrem, Kösem ve hizmetkarları dışında başka kadınlar yaşamıyormuydu acaba Osmanlı’da diye şüphelenmeye başladım .
Mesela ünlü astronomi bilgini Takiyüddin, hani Tophane sırtlarında ilk rasathaneyi kuran adam, onun annesi kimdi, acaba ?
Takiyüddin’e annesi çocukluğunda yıldızların masallarını anlatmış olabilir mi ?
Semaya bakmasını oğluna öğreten bir anne Hürrem ve Mahpeyker’in yanında bir hiç olabilir mi?
Peki oğlunun rasathanesi , emekleri bir gecede Sokollu’nun emriyle ve KadızadeAhmet Şemsettin’in aklıyla yerle bir edilirken acaba neler hissetti, göz yaşı dökmüş müdür
bilemiyoruz, muhayyele sınırları senaryolarımızda burada duruyor.
Hürrem ve Kösem’e fena takıldılar.
Prof. Karakaş’ın sadece Muhafazakar ve Kürt’lerin mağdur olduğuna takıldığı gibi.
Rasathane yerle bir edilirken Sokollu’nun eşi Esmehan Sultan eşine kızmış ‘Durdur bu işi Bayo‘ demiş olamaz mı ?
Gökyüzünün incelenmesinin uğursuzluk getireceğini söyleyen Kadızade Ahmet Şemsettin’e annesi, ‘ Ne yapıyorsun oğlum, bu Osmanlı’yı bilim, ilimde geri görürür Şemsettin çok ayıp ettin’ demiş olamaz mı ?
Bu kadınların erkeklerinden bağımsız düşünme ihtimalleri üzerine ne çatışmalar çıkarır kalemler, yeter ki özgür düşünebilsinler.
Takıldılar Kösem ile Hürrem’e .
Prof. Karakaş’ın mağduriyet meselesinde Muhafazakarlar ve Kürt’lere takıldığı gibi.
Eski Türk filimlerinde ve şimdilerde dizilerde tutuyor diye konulan mezarlık sahnelerine döndü iş , koy bir harem içinde Hürrem veya Kösem olsun, yaz bir mağduriyet içinde ‘Muhafazkar ve Kürt’ olsun.
Sayın Prof. Karakaş yakın arkadaşınız, programda yoldaşınız Prof. Mehmet Altan’ın Babası kıymetlimiz Çetin Altan’ın TBMM’de ‘Muhafazakar ve Kürt ‘ olduğu için mi gözü çıkarıldı, TİP milletvekiliydi, kimin gözünü çıkardığını bir zahmet okuyun, vaktiniz yoksa oğluna sorun. Ve bu şiddet dilinin; göz çıkaranı yıllar sonra nasıl yok ettiğini ve gözünü çıkaran adamın da şiddete kurban gitmesinin ardından Çetin Altan’ın yazmış olduğu ve hakkını nasıl helal ettiğini dile getirdiği masterpiece requiem’ ini lütfen okuyun kurduğu barış dilinde Mozart’ın Requiem’i yanında çok mütevazi kalıyor.
Prof. Karakaş’a göre sadece ‘Muhafazakarlar’ ve ‘Kürtler’ mağdur.
Bu fikrin neresinden baksak elimizde kalıyor.
Haksızlığa uğramış , kıygın olanlar ‘Muhafazakarlar’ ve ‘Kürt’lerle sınırlı bu kıymetli akademisyene göre.
Gezide tek göz kalanlar, ölenler, Sabahattin Ali’den Hikmet Kıvılcımlı’ya, Nazım Hikmet’ten günümüze, Balbay’ı, Özkan’ı , Soner Yalçın’ı fikirlerinden dolayı yıllarca hapis yemiş bu adamların başlarına gelen kıygınlık Prof. Karakaş’a göre muhafazakar veya Kürt oldukları için herhalde .....
Saniyen iktidarlar hep muhafazakar iktidarlar olduğu için demek ‘muhafazkar muhafazakarın kurdu‘ oluyor, iktidar olunca kendinden olanın anasını belliyor sonucu çıkıyor !
Kaldı ki bir büyük realite olan Kürt Mağduriyeti de günümüzde çok karmaşık bir halde, örneğin hemen her önemli meselede ekranlarda fikir beyan eden ve işi ‘BKM’ olarak geçen ve ağzı en güzel Türkçe laf yapan Kürt Muhsin Kızılkaya için mağdur diyebilir miyiz ?
Ama ne var ki romanlarını Kürtçe’den Türkçe’ye tercüme ettiğ , nur içinde yatsın, Mehmet Uzun mağdurdu ve ne var ki asıl yazar çevirmeni kadar tanınmadı , konuşma hakkı olamadı , buna öldükten sonrada devam eden mağduriyet diyelim ve kayda geçelim .
Prof. Karakaş’a göre ‘Muhafazakarlar ve Kürtler’ mağdur, bu evdeki hesap çarşıya pek güzel uyuyor, Prof.Karakaş Cumhurbaşkanı adayı olmaya niyetli herhalde , Muhafazakar ve Kürt oyları yeterde artar bile insanı Cumhurbaşkanı yapmaya .
Eş durumu da batıya dönük yüzümüz olur, AİHM yargıcı Prof . Işıl Karakaş , hocamız sürekli Türk Kadrosundan özür diler durur, utanır falan filan.
Çok sinir bozucu bir durum.
İşte tam bu sırada , Kösem gelip, Hürrem gider ,
başı örtülü ve örtüsüz kadınlar birlikte göbek atarlar ,
Prof. Karakaş ‘Mağduriyeti’ Muhafazakarlar ve Kürtler’le donduruken ...
Genç bir araştırmacı gazeteci üste para almadığı sesini duyurabildiği için teşekkür ettiği Beyaz TV’de akademisyenlerden beklenen ama bulamadığımız cesaretle son noktayı koydu.
Şöyle dedi Gürkan Hacir; Musul 1926 dan beri bir İngiliz vilayetidir, şu an halife 1 milyar Müslüman nüfusu yöneten İngiltere Kraliçesidir. ‘Halifei ruyizemin’ cilere ve akademisyenlere kapak olsun.
Ve televizyon yöneticilerine.
Umudu kayda geçiriyoruz, hep böyle olmuştur aramızdan biri çıkar ve oyunu ezberi bozar. Ülkemizin hesapsız kitapsız yürekli insanlarını kucaklayalım ve kayda geçirelim.
Sevgiyle efendim
NECEF UĞURLU / [email protected]