Uluslararası Hukuk İçinde Olmak Böyle Bir Şey

Geçtiğimiz, 12 Kasım 2015 Perşembe günü Larnaka Amaustos Stadı’nda uluslararası bir futbol maçı oynandı.

Belki de, normal koşullarda bakıldığında bunun neresi önemli denebilir. Ne var ki, bu karşılaşma uluslararası arenada biribirini tanımadığını iddia eden (pardon Kıbrıs Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyetini tanıyor) Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında oynandıysa gerçekten önemlidir.

Özellikle, 20 Temmuz 1974 Barış Hareketı’ndan sonra oluşturduğumuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni hem tanıdığını, hem de koruduğunu iddia eden Türkiye Cumhuriyeti’nin, iş uluslararası hukuka geldiğinde o tanımadığını iddia ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti ile tanınma bağlamında her türlü teması yapması tam bir traji-komik olaydır.

İşte, 12 Kasım 2015 Perşembe günü Larnaka Amaustos(Mağusa) Stadı’nda oynanan Kıbrıs Cumhuriyeti(Kıbrıs Rum Kesimi), Türkiye Cumhuriyeti 21 Yaş Altı Milli maçı adeta malumun ilanı oldu.

Yani, Kıbrıslı Türkleri avutma babında kurdukları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıdığını söyleyen hatta, bunu Anavatan-Yavruvatan gibi duygusal bir ilişki ile zirveye taşıyan Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası platforma ayak attığında, yaşamın bir gerçeği olman Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kerhen de olsa kabul etmek zorunda kalıyor.

Aslında, gerek medyada, gerek siyasi ve sosyal yaşamda Türkiye Cumhuriyeti’nin bu tutumuna kızan ve adeta köpürerek duygularını dile getiren kesimden değilim. O kesime de hak vermiyorum.

Çünkü, hayatın gerçekleri gün gibi ortada duruyor. Bu da, dünyada uluslararası hukuk içinde yer almak gerçeğidir.

Ne yazık ki, 15 Kasım 2015 Pazar günü kuruluşunun 32 yılını büyük bir coşku ile kutlayacağımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin oybirliği ile aldığı kararlar ile defacto( fiili) durumdan Dejure(Yasal) duruma geçemiyor.

Sevmiyorum ama “Ölü Doğmuş” ve uluslarası arenada hukuksal bağlamda Türkiye Cumhuriyeti tarafından bile “yok” sayılan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dün, Larnaka Amaustos (Mağusa) Stadı’nda oynanan Kıbrıs Cumhuriyeti-Türkiye Cumhuriyeti 21 Yaş Altı Milli karşılaşmasında sadece seyirici olabilmiştir.

Bu nedenle, uluslararası platformda hukuksal tanımanın keyfini Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı altında sürdüren Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs’ta Barış ve Çözüm bağlamında ayak sürümelerine rağmen, Kıbrıslı Türkleri uluslararası hukuk içine taşıyacak bir anlaşma için mücadeleye devam edilmelidir.

Bunu söylerken, gidip de Kıbrıslı Rumların kucağına oturalım demiyorum. İki toplumlu, iki eşit halkın iki federal devlet bağlamında oluşturacağı Kıbrıs Federal Cumhuriyeti’nde ısrar edilmesini murat ediyorum aslında. Bu Çözüme yok deyecek Kıbrıslı Türk sayısı da çoğunluktadır diye düşünüyorum.

Özellikle, Türkiye Cumhuriyeti’nden Ada’ya getirilen su, Kıbrıs Türklerinin en büyük avantajı olacaktır.
Nerden, nereye. Bir futbol maçından yola çıktık, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin durumunu konuşmaya başladık. Ama, sonuçta devletin ismi ne olursa olsun, ister federal, ister iki toplumu, ister iki kurucu ama tepede tek tek devletolsun; uluslararası hukuk içinde yer almanın zamanı gelmiştir.