KKTC’yi eninde sonunda kabul ettireceğiz, iki devletli bir anlaşmayı sağlayacağız… Direne direne kazandık, yine kazanacağız…

“Direne direne kazanacağız” sözünü, sendikacılar ve sol partiler pek severler…

Ne ki bu sloganı sadece maaş artışları için atıyorlar…

Oysa bu slogan, tam da, Kıbrıs Türk Halkının milli mücadele tarihini anlatmaktadır…

1895’den beri ENOSİS’e karşı direne direne kazandık…

1900’lerdeki “Kıbrıs İslam Cemaati” statüsünden, 1925’lerde “Kıbrıs Türk Cemaati”ne;

1950’lerde “Kıbrıs Türk azınlığı”na;

1960’da “Kıbrıs Cumhuriyetini kuran ve egemenliği eşit şekilde paylaşan iki eşit kurucu toplum” statüsüne;

1964’de “Genel Komite” ye,

1967’de “Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi”ne,

1968’de “Kıbrıs Türk Yönetimi”ne,

1974’de “Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi”ne,

1975’de “Kıbrıs Türk Federe Devleti”ne “ulusal toplum” statüsüne

1983’de “bağımsız-egemen KKTC’ye ve Kıbrıs Türk Halkı” statüsüne geçtik…

1983’de CTP, TKP ve sol sendikalar, Rumlar ve emperyalist güçlerle işbirliği içinde, KKTC’nin ilanını önlemek için sokağa indiler …

“BM bizi mahvedecek, ezecek, yok edecek, mahvolacağız” diyerek sünnetçi korkusu verdiler.

Başaramadılar.

Sadece Anavatana güvendik ve sadece Anavatan’ın yardımlarıyla direndik, yılmadık, yorulmadık, boyun eğmedik…

DİRENEREK KAZANDIK…
Rum yönetimi Mayıs 1983’de BM Genel Kurulu’na giderek “Kıbrıs’ta Tek Halk olduğu ve Türk Halkının bu Halk içinde azınlık olduğu” şeklindeki bir kararı ( 13 Mayıs 1983 tarihli 37/253 saylı karar) çıkarttı.

Reddettik, boyun eğmedik…

Yanıtımız,17 Haziran 1983’de Meclis’ten çıkardığımız “self-determinasyon hakkına sahip ayrı bir Halk olduğumuzu ve gerektiğinde bu hakkımızı kullanacağımızı” vurgulayan karar oldu.

İkinci yanıtımız ise KKTC’yi ilan etmek oldu.

BM, self-determinasyon hakkımızı ve KKTC’yi tanımadı. Aleyhimize kararlar aldı.

Aldırmadık, direnmeye devam ettik.

Ve BM tükürdüğünü yaladı, self-determinasyon hakkına sahip ayrı bir halk olduğumuzu kabul etmek zorunda kaldı.

2004’de BM’nin Annan Planını, KKTC Meclisinin çıkardığı “Referandum Yasası”na göre ayrı referandumumuza sundu.

” BM kararları vardır, tek Halk-tek egemenlik vardır, Self-determinasyon hakkı tek Kıbrıs Halkınındır, tek referandum olacak, siz azınlıksınız, self-determinasyon- referandum hakkınız yoktur” diyemedi.

Demek ki direnince haklılığımızı BM’ye kabul ettirebiliyoruz. Bunu mücadele tarihimiz boyunca kanıtladık…

Bunları “iki devletli çözüm ve tanınma hayaldir, maceradır” diyen CB. Akıncı ve CTP Başkanı Tufan Erhürman için yazdım.

Self-determinasyon ve referandum hakkımızı kabul ettikleri gibi iki devletli çözümü de kabul edecekler…

Yeter ki, bize ve soylu mücadele tarihimize yakışır şekilde direnelim…

Yeter ki, teslimiyetçi ve inançsız kişileri yetkili makamlardan indirelim, iki devletli çözüme inanıp savunan mücadeleci kişileri göreve getirelim…

Yeter ki, Anavatana güvenmeye devam edelim, KKTC’ye kararlılıkla sahip çıkalım…

Yeter ki, artık ısrarla tanınma isteyelim, tanınma için mücadele edelim, federasyon masallarıyla zaman kaybetmeyelim, Rum’un peşinden sürüklenmeye son verelim…

Dr. Küçük, Denktaş, önceki liderler, BM’den ve Rum’dan korksaydı, çaresiz otursaydı, Rum’a yalvar yakar olsalardı, bugün 36 yaşını dolduran kendi bağımsız-egemen devletimiz olmazdı…

100 yıl içinde nereden nereye geldiğimizi unutmayın!

KKTC’yi eninde sonunda kabul ettireceğiz, iki devletli bir anlaşmayı sağlayacağız…

Direne direne kazandık, yine kazanacağız