Doğu Akdeniz’de konjonktür son bir yılda hızla değişti…
Buna neden olan Doğu Akdeniz’de 4.5 trilyon dolar değerindeki hidrokarbon kaynağına el koymak için İsrail, Mısır ve Rum yönetiminin, aralarına Yunanistan’ı, arkalarına AB ve ABD’yi de alarak, kendi aralarında Doğu Akdeniz’i paylaşmaları ve sondajlara başlamalarıdır.
Rum yönetimi buna güvenerek çözümü de bloke etti…
Akılları sıra Türkiye’yi ve KKTC’yi dışlayacaklar…
Oysa Türkiye, KKTC, Libya, Suriye ve Lübnan’ın da bu kaynaklarda hakkı var.

TÜRKİYE OYUNU DEĞİŞTİRDİ

Türkiye, soğukkanlılığının zaaf olarak algılandığını gördü..
Sahada kararlılık ve güç gösterisi ile gaspa izin vermeyeceğini, yaptığı iki dev MAVİ VATAN tatbikatı ile gaspçılara gösterdi…
FATİH ve YAVUZ sondaj gemilerini Rum’un gasp ettiği Türkiye ve KKTC Kıta Sahanlıkları içindeki alanlara gönderip ardı ardına sondajlara başladı.
Rum devleti ve Yunanistan AB’ı devreye soktu, AB Konseyi Türkiye’yi kınadı ve yaptırım uygulama tehdidi yaptı.
Türkiye yanıt olarak önce YAVUZ gemisini Gazimağusa körfezine, sonra Baf açıklarına ve daha sonra ENİ-Total’a verdikleri Limasol açıklarındaki parsellere sondaj yapmak için gönderdi..
KKTC’de Geçitkale hava alanı üs olarak kullanılmak üzere TSK’ya devredildi..Deniz üssü kurulması ve Maraş’ın açılması için çalışmalar başladı…
Bu kararlılık ve güç gösterisi karşısında Rum yönetimi ve Yunanistan ile destekçileri İsrail, AB, ABD, Fransa ve diğer emperyalist güçler panikledi…Fransa bölgeye uçak gemisi gönderdi, ortak tatbikatlara başladılar…
Bunlara içimizdeki Akıncı liderliğindeki işbirlikçi-teslimiyetçi, mandacı Rum seviciler de katıldı..
Rum ve Yunan basınında sağduyulu çevreler ise “AB ve ABD’ye güvenerek Türkiye’ye meydan okumak yanlıştır. Türkiye’ye karşı kimse yardımımıza gelmeyecek. Tehditler, yaptırımlar, Türkiye’yi etkilemez, durdurmaz, herşeyi kaybedeceğiz. Fatih ve Yavuz’un sondajları, Maraş’ın açılması ikinci ‘işgal’ harekatıdır. Türkiye’yi durduracak tek yol görüşmeleri bir an önce Guterres belgesi temelinde başlatmaktır…” temalarını işleyen yorumlar yayınlamaya başladı…
Özetle Rum yönetimi, Yunanistan ve destekçisi emperyalist güçler, Türkiye’nin güç gösterisi ile verdiği mesajı aldı, konjonktürü doğru okumaya başladı..Bir kısmı “delilik yapmayın, elimizdekileri de kaybedeceğiz, Türkiye bölgesel süper güç oldu” derken, bir kısmı da “daha çok silah alalım, yeni ittifaklar kuralım, Türkiye’ye ağzının payını verelim” demeye başladı…

AKINCI GÖREMİYOR

Peki bunlar olurken, federasyon hastalığına yakalanan, psikolojisi- kimyası bozulan ve kendi gölgesi ile bile kavga eden Akıncı ne yapıyordu?
Barış Pınarı Harekatı’na karşı çıkarak, Türkiye ile kavga ediyordu.
Maraş’ı açma kararına karşı çıkarak, “benim istemediğim birşeyi yapamazsınız” diyordu.
“İki devletli çözüme izin vermeyeceğim, federasyondan asla vazgeçmeyeceğim” diyerek, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile ağız dalaşına giriyor ve Anavatan Türkiye’ye kafa atıyordu.
Ve şimdi de, durup dururken, hiç gündemde yokken yersiz “Kırım-Kıbrıs, Hatay-KKTC” benzetmeleri yaparak, Anavatanın zayıf anında Türkiye’den koparılan Hatay Halkı’nın Anavatana İLTİHAK kararı almasına ve bütünleşmeyi sağlayan Büyük Atatürk ile Özerk Hatay Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’e dil uzatıyor, kavga ediyor…
Çok açık; Akıncı Türkiye’nin bölgede verdiği mesajları, Kıbrıs’tan ve Mavi Vatan’dan asla vaz geçmeyeceğini hala anlamadı
Belli ki konjonktürü okuma ve Türkiye’nin bölgenin süper gücü olduğunu anlama kapasitesine sahip değil…
Çapı, birikimi, analiz yeteneği, ufku, geleceği okuma becerisi çok kısıtlı…
Yapamıyor, çünkü kapasitesi bu kadar…
Yapabilseydi, Rum’un, Yunan’ın, AB’ın, diğerlerinin gördüğü Türkiye gerçeğini görür, konjonktürü doğru okur ve safını Rum-Yunan-emperyalizm tarafında değil, Türkiye safında belirlerdi…
Türkiye’ye rağmen, Türkiye’yi dışlayarak, Türkiye’ye diklenerek, Türkiye ile kavga ederek, çatışarak, laf sokuşturarak hiçbirşey yapamayacağını herkes anlıyor da Akıncı hala anlamıyor…
“Biat, dik duruş, omurgalı siyaset ” lafları ederek Türkiye ile çatışıyor…

ATATÜRK’E KULAK VERİN

Akıncı, Türkiye ile kavga ederek Kıbrıs Türk Halkının meşru hak ve çıkarlarını koruyamaz, Kıbrıs Türk Halkına ve KKTC’ye hızmet edemez…
Zaten 5 yılımızı da bu nedenle boşuna harcadı…
O zaman Akıncı’yı götürmek Kıbrıs Türk halkının boyun borcudur ve Halkımız bunda çok kararlıdır…
Yeter ki, özü sözü bir olmayan, başka konuşan ama başka yapan, Türkiye-KKTC düşmanı vatan hainlerine, satılmışlara, işbirlikçilere, kol kanat geren, onları besleyen, onore eden , 5 KOL faaliyetlerine göz yumup alan açan sahte-sözde milliyetçiler ayak içinde dolanmasın….
Yeter ki demeç ve tören milliyetçilerine asla güvenilemeyeceğini, Atatürk’ün dediği gibi “EN KÖTÜ ŞER’İN EHVEN-İ ŞER OLDUĞUNU” vakit geç olmadan herkes anlasın…