Kimle konuşsam “dürüstlük lazım” sözünü duyuyorum.

Her duyduğumda ürpersem de “olacak elbette” diyorum.

Anneanne lafıdır “bir şeyi 40 defa söylersen olurmuş”.

Biz de kırklarız olur biter.

Dürüst sözünün içinde, özünde, sözünde doğru olmak var.

Yani işimizde de özümüzde de sözümüzde de doğru olacağız.

Yalana başvurmayacak.

Rüzgara eğilmeyecek,

Günebakan çiçeği olunmayacak.

Benim anladığım bu elbette.

Birde her sözü her hareketi kendince anlayanlar var.

Görece takılanlar var.

Onlara göre dürüstlük şarkı nakaratından ibarettir.

******

Dervişlerin huuu  halindeki 360 derecelik reveransları var ya!

Bunu,  ilke ve duruşun mutlak olduğu siyasette de yapanlar var.

Ama yaparken utanmıyorlar, sıkılmıyorlar.

Hicap duymuyorlar.

Tükürsen yağmur diye yalanacak neredeyse.

Hatta “nolmuş ki” moduna takılanlar var.

Kızıyor muyum?

Hayır.

Umursuyor muyum?

Yine Hayır.

Ama kızanların ve umursayanların empatisini yapıp “yuh” diyorum.

*****

Bir de tapınanlar var.

Bunlkar faydacıdırlar.

Ekonomik çıkarcıdırlar.

Kısa günün karı herşeydir onlara.

Herşey ise kısa günün karıdır.

*****

Velhasılıkelam, sözünün eri olmak dedik.

Dedik de sözümüzün eri olabildik mi?

Olamadıksa bunun suçlusu kim?

Suçluyu bulsak cezasını verebiliyor muyuz?

Filmin sonu tıpkı Hollywood filmleri gibi.

Amerikan adaleti tecelli eder misali.

 Her yalancı kaybediyor olsa da, yaşam da akıp gidiyor.

Akıp giden süreçte yaşam kalitemizi yükselmiyor.

 İnsan kalitemizin çıtası yerlere yeksan oluyor.

Ve hep kaybediyoruz.

Ki en acısı da bu.