Yeryüzündeki mevcut tatlı su kaynaklarının %75’inden fazlasının tarımsal sulamada ve hayvancılıkta kullanıldığı bilgisini veren Baktır, yıllık toplam yağışın yeterli ve yıl içerisindeki dağılımının düzenli olduğu ülkelerde an itibariyle fazla kuraklık yaşanmadığını ancak çok yakın bir gelecekte yaşanabileceğini aktardı.

Prof. Dr. Baktır, KKTC ve Türkiye gibi ülkelerin sık aralıklarla su sıkıntısı yaşadığına dikkat çekerek, susuzluğun boyutlarının her geçen gün arttığını da sözlerine ekledi.

Ekolojik dengenin süratle bozulduğunu dile getiren Baktır, “Dünya nüfusu her geçen gün artmaktadır. Su kaynakları ihtiyacı karşılamamaya başladı. Bu nedenle yakın bir gelecekte susuzluk her evin kapısını çalacaktır” ifadesini kullandı.

Baktır, susuzlukla mücadelenin önemli olduğuna işaret ederek, “Nerede ve hangi koşullarda yaşarsak yaşayalım susuzlukla mücadelenin temel koşulu eğitim ve alt yapıdır” dedi.

Evdeki suyun en etkin ve ekonomik şekilde kullanmasının gerekliliğine işaret eden Baktır, “Alt yapıların, özellikle de su dağıtım şebekelerinin suyu sızdırmaması önemli. Ülkede bu sorun fazlasıyla yaşanmaktadır. Ayrıca düzensiz yağışların dahi belli göletlerde ve barajlarda toplanması devlet politikası olmalı. Kuraklığa dayanıklı bitkilerin kültürünün yapılması esas alınmalı” açıklamasında bulundu.

Dekan Baktır, Akdeniz ülkelerinin neredeyse kaderi haline gelen arazi ve orman yangınlarının önüne geçilmesi veya en aza indirilmesi gerektiği hatırlatmasında da bulunarak, son günlerde KKTC’de arazi ve makiliklerin sıklıkla yandığını belirtti.

Yangınların önlenmesinin çok zor olmadığını kaydeden Baktır, “Yol kenarlarındaki otların kurumadan; daha yeşilken kesilmesi, yol kenarlarına yangına dayanıklı ağaç türlerinin dikilmesi ve tarla kenarlarının ve belli aralıklarla da iç kısımların iki sıra halinde sürülmesi yangınların önlenmesindeki en etkili yöntemlerdir” dedi.