KAÜ DİPLOMASİ OKULU İSTANBUL AYAĞINDA MÜZAKERE SÜRECİ TARTIŞILDI

Kıbrıs Amerikan Üniversitesi ile GAÜ İstanbul kampüsü ortaklaşa oluşturduğu Diplomasi Okulu eğitimi Lefkoşa, İstanbul ve Washington DC/New York ayaklı olmak üzere iki ay önce eğitimlere başlamış olup ilk eğitim sürecinin ikinci ayağı 4-9 Aralık 2016 tarihinde GAÜ İstanbul kampüsünde gerçekleştirildi.

Bu kapsamda seminerlere katılanlara Taban Diplomatlar için Marka ve İletişim, Taban Diplomatlar için İmaj ve Stil, Taban Diplomatlar için Diplomasi ve Psikoloji, Taban Diplomatlar için Diksiyon, Diplomaside Kullanılan Uyuşmazlık Çözüm Yöntemleri, Türkiye’nin Kürt ve Ermeni Sorununa Bakışı, Bir Vaka Üzerinden Barış Stratejisi Belirleme, Uluslararası Bir Anlaşmaya Doğru; UNCITRAL yanında tam gün ve 8 saat olmak üzere KAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı ve KAÜ Yakındoğu Stratejik Araştırmalar ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ulvi Keser tarafından Son Müzakereler de Dahil Olmak Üzere Geçmişten Günümüze Kıbrıs Görüşmeleri ve Olası Senaryolar başlıklı bir eğitim semineri verildi.

Diplomasi Bağlamında Sürdürülebilirlik

Esas olarak vizyonu diplomasi bağlamında sürdürülebilirlik ve çatışma çözümlenmesini esas alan ve bu çerçevede öğrencilerine uluslararası güncel örnekler eşliğinde çok amaçlı diplomatik yaklaşımlar sunmak olmakla birlikte, misyonu geleceğin lider diplomatlarına ışık tutmak olan, bu bağlamda okulun amacının geçmiş ve geleceği birleştirip daha iyi ve daha sağlam gelecek planları yapabilen, kültürel farklılıkların bilincinde olan ve bu farklılıkları bir zenginlik olarak görebilen, hayat boyu öğrenmeyi kendine bir görev edinen, refah ve zenginliğimizin sürdürülebilirliğini destekleyen ve gelecek nesillere aktarımını kendine görev edinen liderler yaratmak olan eğitimin ilk bloku Lefkoşa’da, Kıbrıs Amerikan Üniversitesi kampüsünde gerçekleştirildi.

Bu bağlamda Uluslarası İlişkiler, Uluslararsı Organizasyonlar, Güvenlik ve Terörizim,

Akdeniz ‘deki Güncel Konular, Kıbrıs konusu, Diplomasi ve Protokol konularının işlendiği Diplomasi Okulu eğitimlerinin ikinci ayağında ağırlıklı olarak hukukçular, siyaset bilimi ve

kamu yönetimi alanlarıyla diplomatik çevrelerin katılım gösterdiği seminer çerçevesinde Prof.

Dr. Keser 1967 yılından itibaren devam eden Kıbrıs müzakereleriyle ilgili tarihi süreci masaya yatırdıktan sonra genelde Doğu Akdeniz, özelde Kıbrıs adasının stratejik pozisyonu, ekonomik, siyasal, askeri ve küresel çıkar çatışmaları çerçevesinde adanın yerini irdelemiş ve başat ülkelerden AB’ye, NATO’dan BM’ye varıncaya kadar ç.eşitli uluslararası güçlerle kurum ve kuruluşların bu coğrafyada devam ettirdikleri doğalgazdan petrole, intelijans, kontr-intelijans ve espiyonaja kadar çok farklı alanlarda bölgede yoğun bir şekilde devam eden faaliyetlerin Kıbrıs konusunu sadece Kıbrıslı Türkler ve Rumlar açısından değerlendirilmemesi gereken bir noktaya taşıdığını belirtti.

Neredeyse 50 yıla varan müzakere sürecinde Kıbrıslı Rumların özellikle psikolojik algı yönetimi ve lobicilik faaliyetlerini çok yoğun ve başarıyla kullandığına dikkat çeken Prof. Dr. Keser Annan Referandumu sonrasında AB’nin taahhütlerini yerine getirmediğini, “Hayır” oyu kullanan Rumları adeta ödüllendirerek AB’ye dahil ettiğini, bugün AB’yi siyasal, ekonomik ve askeri anlamda entegrasyondan kopartan ve neredeyse çökme mnoktasına getiren özellikle Yunanistan ve GKRY’ye rağmen oluşan yeni şartları görmezden geldiğini, Rumların da masada bitmek tükenmek bilmeyen bir ısrarcı taleple özellikle Güzelyurt bölgesini ve askeri-ekonomik açıdan büyük öneme haiz bölgeleri istediğini, adada eşit ve egemen iki halkın yaşamakta olduğunu da görmezden geldiğini belirtti.

Tartışma ve beyin fırtınası uygulamalarıyla devam eden eğitimler sırasında 16 Ağustos 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından garantör devletler Yunanistan ve Türkiye’den askeri gç gelmesine rağmen Rum saldırılarının yaşandığını, 1964 Mart ayından itibaren Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün görev yaptığı adada kaos ve huzursuzluğun devam ettiğini ve bugün başta ABD, Fransa, Çin, Rusya olmak üzere uçakgemileriyle donanmaların etrafında dolaştığı, Pakistan’dan Avustralya’ya, Tibet’ten Arjantin’e kadar dnyanın dört bir yanından farklı ülkelerden askeri personelin görev yaptığı adada Türk askerinin mevcudiyeti ve garantörlüğünün sulandırılmaya çalışıldığını, Türkiye’nin sadece Kıbrıslı Türkler değil, Rumlar için de garantör olduğunu belirten Keser özellikle KKTC Su Temin Projesi ile elimizin çok güçlendiğini, ekonomik gücün ülkeyi tanıtma ve tanınma bağlamında bir kırılma noktası olacağını da sözlerine ekledi.