BALKAYA:“Arıların Yok Oluşu Endişe Verici”

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ)  Karpaz Yerleşkesi  Arıcılık Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezi, Uzman Arıcı Hüseyin Balkaya Kıbrıs’ta arıcılık ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. 
 
GAÜ Karpaz Yaşam Kampüsü bünyesinde çalışmalarını sürdüren, GAÜ Arıcılık Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezi’nden Hüseyin Balkaya yaptığı açıklamada, arıların yok oluşunun endişe verici olduğunu söyledi. Balkaya açıklamasının devamında şunları söyledi;
 
“Son yıllarda Dünya da ve Türkiye de endişe verici boyutlarda  arılar yok olmaya başladı. Kıbrıs’ta bu arı kayıplarından etkilenmiş durumdadır. Birçok arıcı mevcut arılarının % 40-60 dolayında kayıp yaşamaktadırlar. Bu oran gün geçtikçe artmaktadır.  GAU Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi olarak konuyu yakından  takip ediyoruz. Yok oluşların başlıca sebebleri: Bölgesel  arı ekotiplerin genetik kirlenmeye uğrayarak bulunduğu coğrafyaya daha dayanıksız hale gelmesidir. Kıbrıs’ta en sağlıklı ve başarılı bir şekilde yaşamını sürdürecek arı,  Kıbrıs Arı ırkıdır ( Apis Mellifera Cyprus) binlerce yıldır Kıbrıs’ın sıcak, nemli havasına buradaki bitki florasına ve zararlılarına karşı kendini koruyup dayanabilen arı ırkıdır. Bu değerli arı ırkımız maalesef bazı güçlü ülkeler tarafından ülkemizden alıp götürmek suretiyle yok etmeye başlamışlardır. Hatta doğal yapısını bozmak suretiyle genleriyle oynayarak mutasyon sürecini başlatmışlardır.

Bununla birlikte Özellikle Suriye ve Türkiye den legal veya illegal yolla gelen ana arılar mevcut yerel arı zenginliğimizi tehdit ediyor. Süratle bu durumdan vazgeçilmelidir. Yakın zamanda arılarımızın tamamının yok olması ile karşı karşıya kalabiliriz. Radyoaktif kirlenme, Radyo tv vericileri, baz istasyonları yüksek gerilim hatları da arıların yönlerini bulma konusunda büyük olumsuzluklar yaratmaktadır. Çevre kirliliği, tarım ilaçlarının yanlış kullanımı GDO lu ürünlerin arı ve arı yemlerinde kullanımı, yapay besleme,   küresel ısınma yok oluşları tetiklemektedir. Ana arı, balmumu ve arı keki ithalatı ile bir çok arı hastalığının kolonilerimize bulaştırarak onların ölümlerine sebep olmaktayız.  Arı hastalıkları ve koloni kayıpları ile ilgili çok sayıda şikayet  telefonları  almaktayız. Arıcılık yapmakta olan veya yapmayı düşünen herkesin iyi bir teknik arıcılık eğitim alması zorunludur” dedi.
 
Balkaya: “ Kıbrıs’ta Yavru Çürüklüğü Hastalıkları Büyük Bir Sorun”
“Ülkemize, yıllardır çeşitli kuruluşlarca  getirilen Ana arılar ile Yavru çürüklüğü hastalıkları büyük bir yayılım göstermiş durumda. Yakın tarihlerde basına yansıyan haberlere göre de  maalesef bilinçli olarak ta hastalıklı arıların getirildiğini anlamaktayız.  Arıların sağlık kontrolünü yapmak oldukça güçtür.

Gerek Türkiye de gerekse  ülkemizdeki yasal kontrol sistemlerinin pratikte başarılı olması zor.  Bundan 
dolayı kafesler içinde ana arılarla birlikte gelen işçi arılar kafesten çıkarılıp öldürüldükten sonra ana arı tek başına koloniye tatbik edilmelidir.  Ana arı alınan kuruluşların Sağlık sertifikaları olsa dahi hastalıklar aniden baş gösterebilir. Bir gün önce arılıkta olmayan hastalık bir gün sonra görülebilir. Ana arının alındığı bölgede hastalık göstermeyen etmen, başka bir bölgeye taşındığında hastalık gösterebilir. Varroa paraziti de bu konuda büyük bir zaafiyet oluşturmaktadır.

Varroa paraziti ile çok etkin mücadele etmek gerek. Arıcılık  işletmelerinde elde edilen ana arı ve bal gibi ürünler elde edildikten sonra değil; üretim aşamasında iken denetleme ve kontrol gerektirir. Arıcılığa büyük bir yatırım yapan GAÜ Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi olarak bu durumdan çok büyük endişe duymaktayız. Bizim arılarımızda büyük bir risk altında. Bu ana arıları ithal eden  arıcılık  kuruluşunun  “ sizi bitireceğiz- arıcıların eğitime ihtiyacı yok-arıcılık eğitimi vermeyin-bal ormanı yapmayın-yeni arıcı yetiştirmeyin” söylemlerinin fiili durumu bu olsa gerek.  

Özellikle Amerikan Yavru çürüklüğü hastalığı  tüm dünya da ihbarı mecburi çok tehlikeli salgın bir hastalıktır. Hastalığın tespiti halinde o bölge karantinaya alınır ve tüm koloniler yakılmak suretiyle imha edilir maalesef bu hastalıkla mücadelede etkin ve sağlıklı bir  tedavi yöntemi yoktur  ancak Kültürel önlemlerle alınarak korunulabilir.

Çok yaygın 2 yavru çürüklüğü hastalığı vardır.  1. Amerikan Yavru Çürüklüğü hastalığı :

Bu hastalığın bir çok türü vardır en yaygın etmen Paenibacillus  larvae tarafından oluşturulan infeksiyoz. Bakıcı işçi arılar, arı larvalarını beslerken besin yoluyla bulaştırırlar. Hastalıklı yavru petek gözleri içeri çökük ve ortasında toplu iğne ucu kadar bir delik bulunur. Petek gözü içindeki yavru çürüyüp koyu kahverengi sümüksü  bir hal alır. Petek gözü içinde çürüyen bu sümüksü yapı  2- 8 cm kadar uzama gösterir. Hastalıklı kolonilerin yavru düzeni dağınıktır.,

Koloniden bozulmuş balık eti kokusuna benzer kötü kokular gelmektedir. 2. Avrupa Yavru Çürüklüğü Hastalığı: etmeni melissococcus plutondur. Amerikan yavru Çürüklüğü hastalığı ile benzer belirtileri vardır. Bu hastalık daha çok larva döneminde görülür Amerikan yavru çürüklüğü hastalığı daha çok pupa döneminde görülür. Bu Hastalıkta Amerikan Yavru Çürüklüğünde olduğu gibi çürüyen sümüksü yapı uzama göstermez. Hastalıkların kesin teşhisi için laboratuvar testi gerekmektedir” dedi.
 
GAÜ Arıcılık Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezinden yapılan açıklamada, arı üreticilerinin arılar üzerinde karşılaşacakları olağan dışı hareket ve ölümler ile karşılaştıklarında, en yakın Hayvancılık Dairesine veya GAÜ Arıcılık Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezine 0 548 834 02 07 numaralı telefondan ulaşmaları ulaşmaları gerektiği vurgulandı.